Bu hayatta bir şeyler başaracaksam başka yöne doğru gitmeliyim. | Open Subtitles | سوف أؤدى بعض المهام فى هذه الحياه فى إتجاه آخر |
Ama başka bir yöne doğru ışın saçan basit bir şey olabilir, sadece dünyaya doğru değil. | TED | لكن قد يكون شيئاً بسيطاً مجرد أنهم أعادوا نشرها بعيداً في إتجاه آخر، ليس فقط في الأرض. |
Kaçınmacı odak için en iyi durum senaryosu tek kelimeyle statükoyu korumaktır. Bu sırf suyun üzerinde kalabilmek için ayak çırpmaya benzerken yönelimci odak ise doğru yöne doğru yüzmemizi sağlamaktadır. | TED | وبما أن السيناريو الأفضل في التركيز على الوقاية هو ببساطة الحفاظ على الوضع الحالي، مما يجعلنا نسبح ورأسنا في الهواء فقط لنطفو، بينما التركيز على التنمية يجعلنا نسير في الإتجاه الصحيح. |
Görünen o ki yolcuların çoğu alandan aynı yöne doğru kaçmış. | Open Subtitles | يبدو أنّ العديد منهم حاولوا الهرب من الموقع في الاتجاه نفسه |
Bak şimdi çipuranın pullarını soyarken en mühimi ters yöne doğru yapmaktır. | Open Subtitles | أتعرف عندما تُنظف سمك الدنيس من المهم أن تضعها فى الاتجاه المعاكس |
Hızlı biçimde gelişen diğer şeylere bakalım bir de. Şişmanlığın gidişatı kesinlikle istenmeyen yöne doğru artış şeklinde | TED | الآن ماذا عن التكنولوجيات الأسية الأخرى؟ من الواضح أن السمنة تزداد باطراد كبير في اتجاه الخاطئ، |
Başka bir yerde kıyıya çıkmış olabilir. Burada akıntılar hangi yöne doğru? | Open Subtitles | ،لعلّ التيّار جرفها لمكان آخر لأيّ اتّجاه يُمضي التيّار هنا؟ |
New York götüme tekmeyi basmıyormuş, beni nazikçe doğru yöne doğru itekliyormuş. | Open Subtitles | تم نيويورك لا الركل مؤخرتي، كان بايعاز منه، بلطف، في الاتجاه الصحيح. |
Wilshire ve Stanley çevresindeki üç blokta her yöne doğru trafik barikatı istiyorum. | Open Subtitles | أريد وحدة تحكم حركة المرور لثلاث مبانى فى كل إتجاه حول "ويلشير" و"ستانلى" |
Çocuk arabayı şu yöne doğru giderken görmüş, kuzeye doğru. | Open Subtitles | الـصبّي رأى واجـهة السيـارة من هـذه النـاحية إتجاه الشمال |
Ambulansın hangi yöne doğru gittiğini gösteren kayıtlara bakarken geç kaldım. | Open Subtitles | تأخرت قليلاً لأتأكد من أشرطة الأمن لأرى أي إتجاه ذهبت إليه سيارة الإسعاف |
Motosiklete binmeyi ilk öğrendiğin zaman insanlar düşeceğin yöne doğru dönmeni söylerler. | Open Subtitles | عندما تتعلم أول مرة ركوب الدراجة، فالناس تستمر فى إخبارك فى أن تدير المقبض فى إتجاه سقوطك. |
sifonu çektiğinde su ters yöne doğru dönüyor. İlk kez gördüğünde seni gerçekten korkutuyor. | Open Subtitles | حتى ماء المرحاض, عندما يتدفق فإنه يدور في الإتجاه الآخر |
Aniden ters yöne doğru koşmaya başladın. | Open Subtitles | فجأةً, بدأتِ تجرين فى الاتجاه المُعاكِس. |
Elini uzatıp termostatın kolunu tutar ve bir yöne doğru birazcık çevirir, su birden yüz derece ısınır, | TED | مد يده إلى الصنبور وأداره ببطء في اتجاه واحد وكان الماء جدُ ساخن. |
Göktaşlarını her yöne doğru fırlattı. | Open Subtitles | إنها تقذف الكويكبات بكلّ اتّجاه |
Öteki türlü bu ülke ya doğru yöne doğru gidecek yada Washington içinde üç mil kare alanda kalacak | Open Subtitles | هناك طرق أخرى لتحريك هذه الدولة في الاتجاه الصحيح لا تتضمن الثلاثة أميال مربعة حول مجمع واشنطن |
Çünkü benimle konuşuyordu. Sesin geldiği yöne doğru... | Open Subtitles | نَظرتُ في الإتّجاه الذي الصوت كَانَ يَجيءُ مِنْ. |
- Evet, az önce gitti. - Hangi yöne doğru gitti? | Open Subtitles | لقد غادر للتو في أي اتجاة ذهب؟ |
Nişan alacağın yöne doğru düzelt. | Open Subtitles | ويجب ان تنظري مباشرة من خلال هذا |
Kalabalık bu yöne doğru... güvenlik kontrollerine akıtıldı. | Open Subtitles | الحشد يسير في ذلك الاتجاه عبر نقاط التفتيش |