| İyi ve kötü yönleri var. Bunu böyle kabul edelim. | TED | لديها جوانب سيئة وجوانب جيدة. لنقر جميعنا بذلك الان. |
| Fakat sosyal ağların bazı yönleri bu kadar açık değildir. | TED | لكن جوانب أخرى لبنية الشبكة الإجتماعية ليست واضحة جداً. |
| İnsanların yüzeysel yönleri beni ilgilendirmiyor. Derin tarafları ilgilendiriyor. | Open Subtitles | جوانب الناس السطحية لا تثير اهتمامي عكس الجوانب العميقة |
| Bu tip seks suçlarının, seninle özel konuşmam gereken bazı yönleri vardır. | Open Subtitles | هذه النوعيه من الجرائم لها بعض الجوانب التى اود مناقشتها ببعض الخصوصيه |
| Gerçekleştirdiği, yerelleştirme ve kişiselleştirme, uzmanlaşma, ve sosyal ağların tüm yönleri ve şirketler nasıl da bunun içinde olmak istiyorlar! | TED | انه يقدم التوطين والتخصيص, والتخصص, و كل هذه الجوانب عن الشبكات الاجتماعية وكيف تكون الشركات متشوقة ومتحمسة لكي تدخل هناك؟ |
| Yangın sırasında odada durup yönleri ezberliyeceğimi düşünmeleri hoşuma gitti. | Open Subtitles | أشعر بالإطراء لإعتقادهم بأني سأقف في غرفة تحترق، وأراجع الإتجاهات |
| Ve anlamlandıramadığın bu iki sembol ise-- büyük ihtimalle yönleri. | Open Subtitles | ،وهذين الرمزين اللذان لا تستطيع فكّهما ربما الاتجاهات الأساسية |
| Ama işin diğer yönleri daha önemli. | Open Subtitles | ولكن جوانب أخرى في هذه الوظيفةهامةأيضاً. |
| Karakterinin diğer tüm yönleri zirve yapmamışsa sence gerçekten o kadını bulabilir mi? | Open Subtitles | إذا كان كل جانب من جوانب شخصيته ليس من الدرجة الأولى هل تعتقد أنه حقاً سيجد تلك المرأة؟ |
| Bu zamanın harbiden hoşuma giden yönleri var. | Open Subtitles | هناك جوانب في هذا الزمن أنا فعلاً أقدرها |
| Bak, yaşadığım tecrübelerin beyaz bir erkeğin ne kadar denerse denesin anlayamayacağı yönleri var. | Open Subtitles | اسمعن، هناك جوانب معينة من تجربتي لن يفهمها الشاب الأبيض مهما حاول. |
| Bütün yönleri kucaklamalısın ancak ve ancak o zaman parıltının esrarengiz duvarını geçebilirsin. | Open Subtitles | يجب أن تتبناها جميع جوانب... لثم وبعد ذلك فقط... سوف اختراق الجدار من الغموض إلى توهج. |
| "Hayat zordur ve çok değişik yönleri vardır." | Open Subtitles | الحياة معقدة، و فيها جوانب متعددة |
| Unutulmaması gereken şey şu: "Hayat zordur ve çok değişik yönleri vardır." | Open Subtitles | الشيء المهم أن تتذكر بأن " الحياة معقدة، وفيها جوانب متعددة |
| Bu yüzden bitkileri hayvanların yerine koymak yerine, kabarık iştahımız gittikçe artıyor, ve en tehlikeli yönleri değişmeden kalıyor. | TED | ! لذا بدلا من استبدال النباتات واللحوم, بكل بساطة,اصبحت شهيتنا للطعام أكبر وما زالت معظم الجوانب الخطرة فيها كماهي |
| Şirketlerin de iyi ve kötü yönleri vardır. | Open Subtitles | الشركات لديها العديد من الجوانب الجيدة . و الجوانب السيئة ، أيضاً |
| Suç soruşturması alanında ilgi çeken ana konu suçun heyecan uyandıran yönleri değil adım adım, nedenden sonuca çözümü ortaya çıkaran sağlam gerekçeler zinciridir. | Open Subtitles | السمة الرئيسية لإثارة الإنتباة في مجال التحقيق الجنائي ليس الجوانب المثيرة للقضايا نفسها ولكن سلسلة المنطق |
| Yangin sirasinda odada durup yönleri ezberliyecegimi düsünmeleri hosuma gitti. | Open Subtitles | أشعر بالإطراء لإعتقادهم بأني سأقف في غرفة تحترق، وأراجع الإتجاهات |
| Dolayısıyla bu sadece süzülüyor, bütün yönleri dengede tutan sürekli bir manyetik alan üzerinde süzülüyor. | TED | لذلك هو يطفوا فقط، يطفو على مجال مغناطيسى دائم، والذى يجعله مستقر فى جميع الإتجاهات. |
| GPS'in yönleri karıştırdığını hiç duymamıştım. | Open Subtitles | لمْ يسبق أن سمعتُ عن مُحدّد مواقع يقوم بعكس الإتجاهات. |
| Temel yönleri öğrenelim şimdi. | Open Subtitles | دعونا نحاول في بعض الاتجاهات الاساسية. |
| Farklı bir yönleri olduğundan. | Open Subtitles | انه فقط متاثر بقوة خارقة |