Gerçek şu ki, ben Amerika'nın en hızlı yükselen girişimcilerinden biriyim. | Open Subtitles | الحقيقة هي، أنا واحد من أصحاب المشاريع أسرع ارتفاع في أمريكا. |
Lokomotif bölümü başkan yardımcısı. General Electric'in yükselen değeri. | Open Subtitles | نائب رئيس القاطرات ونجم صاعد في شركة جي.إي |
James'in ilk grubu yükselen Alevler'den bahseder misiniz biraz? | Open Subtitles | وأخبرني عن فرقة (جيمس) الأول، "فايمس فلايمس" |
Kitt, bu yükselen sıcaklıkta Mike ve benim yaşama şansımız 997.000 de 1. | Open Subtitles | كيت ، فرص مايك و أنا للبقاء على قيد الحياة مع إرتفاع درجة الحرارة هي 1 في 997.000 |
Mars yüzeyinde 24 km boyunca yükselen, şimdilerde sönmüş bir volkan. | Open Subtitles | إنه بركان خامد معروف والذي يرتفع 15 ميلا فوق سطح المرّيخ |
Ama Gençler Milli Şampiyonalarına davet edilen yükselen yıldız Donovan Peck şimdi o rekorları yerle bir etmek üzere. | Open Subtitles | لقد دعا النجم الصاعد من البطولة القومية للناشين مؤخرا وهو الان على وشك تحطيم لقب اْخر |
Endüstrinin bir kesitininin yanı sıra yeni nesil yükselen yıldızları da çektim. | TED | قمت بتصوير جزء من الصناعة، فضلا عن الجيل القادم من النجوم الصاعدة. |
Bunun yerine ihtiyacımız olan daha fazla kontrol edemeyeceğimiz seviyeye doğru yükselen ortalama yoğunluk. | TED | انما ما نحتاجه كثافة متوسطة ترتفع الى مستوى معين بحيث لا يتوجب علينا ان نقود سياراتنا لمسافات طويلة |
Acele eden fırıncının karısı göğe doğru yükselen ikinci fasulye sırığını fark etmedi. | Open Subtitles | وعلى عجالة منها لم تلحظ زوجة الخباز ساق الفاصولياء الثانية تصعد إلى السماء |
yükselen kıyı suları, yoğunlaşan hava modeli, hepsi tek yönlü biletimize damga vuruyor. | Open Subtitles | ارتفاع منسوب المياه الساحلية, تُكثف أنماط الطقس. إنهم جميعاً يدفعوننا بتذكرة إتجاهٍ واحد |
Tartıştığım durum, yükselen ekonomik eşitsizliklerin aptalca ve nihayetinde kendi kendini engellemek olduğudur. | TED | ما أناقشه هو ارتفاع اللامساواة الاقتصادية إنه غباء وتدمير ذاتي غير محدود. |
yükselen eşitsizlik sadece bizlere dirgenlerden gelen riskleri arttırmaz, aynı zamanda ticaret için de çok kötü sonuçlar doğurur. | TED | ارتفاع عدم المساواة لا تزيد من أخطارنا فقط من العصي، وإنما من الفظاعة التي تحتل الأعمال أيضًا |
Dik uçurumların yarattığı yükselen hava akımları akbabaların iri gövdeleriyle havalanmalarını çok kolaylaştırıyor. | Open Subtitles | المنحدرات الصخرية الهائلة تخلق تيار هوائي صاعد, مثالية لرفع اجسام الكندور الضخمة الى الهواء. |
En gözde bilim adamlarından biri, yükselen bir yıldız, 6 rakamlı bir maaş. | Open Subtitles | أحد أكبر علماءها, نجم صاعد راتبه رقم من 6 أعداد |
"Biz" falan deme James. "yükselen Alevler"den bahsetmiyorum. | Open Subtitles | ليس "نحاول"، ليس الـ"فايمس فلايمس" |
Açıkçası beyler James Brown, yükselen Alevler'e ihtiyacı olmayan güçlü bir yetenek. | Open Subtitles | الحقيقة يا سادة، (جيمس بروان) هو الملعقة الذهبية والذي لا يحتاج "فايمس فلايمس .." |
Böylece yükselen kan şekeri seviyeniz daha çok azalır ve uzun süre böyle kalır. | Open Subtitles | لذا إرتفاع سكر الدم سيكون منخفض جدا سيأخذ وقت أطول |
Bizans imparatorunun, halkı huzura kabul ettiğinde görüşme süresince ziyaretçileri dehşet içinde bırakarak havada gizemli bir şekilde yükselen bir tahtı varmış. | Open Subtitles | كان إمبراطور بيزنطة حين يستقبل الناس يجلس على عرش و أثناء الحوار كان يرتفع بطريقة غامضة لكى يثير الزعر بين الزوار |
Biz "yükselen Yıldız" için her ay dört adet böyle görüşmeler yapıyoruz. | Open Subtitles | نحن نحتاج أربعة مقابلات من هذا القبيل كل شهر من أجل النجم الصاعد. |
İşte bu: Yeni ortaya çıkan yükselen güçleri kısıtlamak için Batı'nın yapabileceği en iyi şey ne? | TED | هي الآتي: ما هي الطريقة الافضل للغرب لإجبار القوى الصاعدة الجديدة التي تنبثق؟ |
yükselen kanser oranlarına baktığımda, kalp hasatalığı, felç, | Open Subtitles | عندما أرى مُعدَّلات السرطان ترتفع أمراض القلب ترتفع، الجلطات ترتفع. |
Tüm pterosaurlar gibi, o da dev kanatlarını kullanıyor karadan yükselen ılık hava akımlarında süzülmek için. | Open Subtitles | وككل الزواحف الطائرة العملاقة يستخدم أجنحته الهائلة للركوب على تيارات الهواء الحار التي تصعد لفوق اليابسة |
Bense "yükselen Yıldız"a yatırdım. yükselen Yıldızmış! | Open Subtitles | وضعت رهاني على (رايزنغ ستار) (رايزنغ ستار)! |
Ve şimdi, beyler ve bayanlar, bu yılın "Eyaletin Şirketi"ni söylemesi için yükselen bir yıldızı seçtim. | Open Subtitles | والان سيداتي سادتي لتسليم عنوان هذه السنة من حالة الشركة اخترت نجما صاعدا |
yükselen güneşle birlikte Gülümseyen üç minik kuş | Open Subtitles | ابتسمت مع الشمس المشرقة و كان هناك 3 عصافير صغيرة |
Yalnız onunki, insanoğlunun yükselen okyanusun dibinde kalması ve bir vatozun sindirim borusundan geçmesiyle sonlanıyor. | Open Subtitles | لكنها تنتهي بوجود الإنسانية في قعر المحيط المرتفع ليمروا من خلال القناة الهاضمة للحيتان |
Üçüncüsü, yükselen denizlerle uyumlu olmak. | TED | ثالثاً، التكيف مع نسبة مياه البحر المتصاعدة. |
Bahsetmiş olduğum şey şu anda yükselen Afrika öyküsünün bilinen bir parçasıdır. | TED | والذي تحدثت عنه أصبح فيما بعد جزء من قصة نهضة أفريقيا |