Bu dinin klasik dağıtım yolu vaazlar aracılığıyla, insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini söylemeye çalışıyordu. | TED | كان يحاول اخبار الناس كيف يمكنهم ان يعيشوا عبر المواعظ الطريقة التقليدية لايصال الاديان |
Onları değiştirebilsek, nasıl yaşamaları gerektiğini öğretebilsek, bizi dinleseler. | TED | لو كان بمقدورنا فقط تغييرهم، لو كان بمقدورنا فقط تعليمهم كيف يجب أن يعيشوا حياتهم، لو أنّهم يستمعون. |
Birbirleriyle uyum içinde yaşamaları gerek. | Open Subtitles | مع بعضهم البعض و أن يعيشوا في وئام مع بعضهم البعض |
Etkili bir patojen bulursak uzun süre yaşamaları gerekmeyecek. | Open Subtitles | لو عثرنا على عامل مسبب للمرض فعّال، ليس من الضروري عيشهم لمدة طويلة |
Kardeşim ve Judy'nin yanında yaşamaları onların iyiliği için. | Open Subtitles | عيشهم مع أخي و(جودي) هو الأنسب لهم. |
Bir kaç yılda, normal bir hayat yaşamaları mümkün olabilir. | Open Subtitles | لبضع سنوات، يجب أن يكونوا قادرين... أن يعيشوا حياة طبيعية. |
Karı ve kocaların aynı zaman diliminde yaşamaları gerektiğini düşünürdüm. | Open Subtitles | لقد كنت أظن أن الزوج و الزوجة يجب أن يعيشوا في نفس المنطقة الزمنية |
Dangalak olduklarını biliyorum, ama benim gibi yaşamaları lazım. Anlıyor musun? | Open Subtitles | عارف انهم متخلفين بس انا عايزهم يعيشوا زيي |
Ayrıca, eminim fark etmişsindir ki insanların hayatlarını nasıl yaşamaları gerektiğine dair epey fikrim var. | Open Subtitles | وكما يجب أن تعرف الآن، لديّ الكثير من الآراء حول كيف ينبغي على الجميع أن يعيشوا حياتهم. |
Ayrıca bu adamların ön bahçelerinde çocukların oynadığı geceleri komşularının kapılarını kilitlemediği bir yerde yaşamaları hoş olmaz mıydı? | Open Subtitles | وألن يكون من اللطيف لهؤلاء الرجال .. أن يعيشوا في شارع يجدون فيه الأطفال يلعبون أمام منازلهم والناس لا يغلقون أبواب منازلهم ليلاً؟ |
yaşamaları gerektiği gibi yaşıyorlar. Sıkıntıları da var menfaatleri de. | Open Subtitles | يعيشون كما يجب أن يعيشوا فهناك أعباء |