Yaşayacak bir yer bulduğumuzda hep birlikte olacağımızı söylemiştin. | Open Subtitles | قُلتِ أننا سوف نجد مكاناً لنعيش فيه وأننا سنجتمع معاً جميعاً |
Yaşayacak bir yer ve aracımız olmadığından ikisini birleştirmenin yolunu bulduk. | Open Subtitles | "ومع عدم وجود مكان لنعيش فيه أو وسيلة للتحرك"، "لقد وجدنا الوسيلة التي تجمع بين الاثنين". |
Hedefi, iş bulmak, Yaşayacak bir yer kiralamak ve çocuklarını yanına almak. | TED | هدفها هو أن تجد وظيفة وأن تستأجر بيتًا لتعيش فيه ولتحتضن أبنائها معها مرة أخرى |
Letty de kendisine yakışanı yapıp, ona Yaşayacak bir yer verdi. | Open Subtitles | ليتي" تصرفت على طبيعتها وساعدتها" ومنحتها مكان لتعيش فيه |
Roth sonsuza kadar Yaşayacak bir adamdı. | Open Subtitles | كان روث الرجل الذي سيعيش إلى الأبد. |
Belki bir gün Yaşayacak bir bebek, | Open Subtitles | اذا ذالك الطفل الذي سيعيش .. ربما ليوم |
Yaşayacak bir günün var, ve sandviç mi istiyorsun? | Open Subtitles | أمامك يوم واحد تعيشه و تريد شطيرة؟ |
Yaşayacak bir günün var, ve sandviç mi istiyorsun? | Open Subtitles | أمامك يوم واحد تعيشه و تريد شطيرة؟ |
Yiyecek ve Yaşayacak bir yer bulmak ise balıkların karşı karşıya kaldığı başka bir sorun. | Open Subtitles | البحث عن الطعام ومأوى للعيش به هي مصاعب أخرى يجب أن يواجهها السمك. |
Ne güzel, hayır ben Yaşayacak bir yer bulman konusunda sormuştum? | Open Subtitles | نعم، لا، أقصد خططك لإيجاد مكان ما للعيش فيه |
Ayrıca güzel haberlerimiz var, Yaşayacak bir yer bulduk. | Open Subtitles | و... أخبار جيدة, وجدنا مكان لنعيش فيه. |
Profesör Kinsey bize Yaşayacak bir yer buldu. Tahmin edeyim. | Open Subtitles | الدكتور (كينزي) وجد لنا مكان لنعيش فيه |
Onu sevdim. Aslında yaptığım şey, ona Yaşayacak bir yer bulmak oldu. | Open Subtitles | احببتها ولقد وجدت لها مكان لتعيش فيه |
Bir kaç kelime öğrenir öğrenmez, kendine iş ve Yaşayacak bir yer arayacak. | Open Subtitles | و بمجرد ان يتعلم بعض الجمل و الكلمات لابد أن يبحث عن وظيفه و مكان للعيش به |
Yaşayacak bir yer bulmamız gerek. Ve bir iş! | Open Subtitles | علينا أن نذهب لنجد مكاناً للعيش فيه وعمل أيضاً |