| Bu, dişilerin orta yaşta tamamen üremeyi durdurmak üzere evrim geçirmelerinin nedeni olabilir. | TED | هذا قد يكون السبب في تطور الإناث للتوقف عن التكاثر في منتصف العمر |
| Bu yaşta beyzbol şapkası takan bir adam görürseniz, 10'a 1, takma saç. | Open Subtitles | كلما رأيت رجلاً بهذا العمر يلبس قبعة بيسبول، فعلى الأرجح أن شعره مزروع |
| Kaba olmak istemem ama genç bayan yasal yaşta mı? | Open Subtitles | أنا أسف لكي أكون خشن لكن صغيره عن العمر القانونيِ؟ |
| Ama bu yaşlı kadının gözleri, bu yaşta dahi açık. | Open Subtitles | ولكن عيون هذه الامرأة العجوز مازالت مفتوحة فى هذا السن |
| Çalışabilir yaşta olan yetişkinlerin sayısı çarpıcı bir biçimde düşmekte. | TED | نسبة البالغين الذين هم في سن العمل تنازلت بشكل كبير |
| Bildiğim bir şey de yoktu. O yaşta ne bilinir ki zaten? | Open Subtitles | أنا لم أعرف أيّ شيء أفضل أو ماذا أفعل في ذلك العمر |
| Ben şizofreniyi düşünüyorum, ama ilk psikotik kriz için yanlış bir yaşta. | Open Subtitles | سأضع الفصام فى الاعتبار باستثناء انه فى العمر الخاطىء لأول انهيار نفسى |
| "Hatıraların hayallerinden daha önemli hale geldiğinde, orta yaşta olduğunu anlarsın." | Open Subtitles | تعرفين انك وصلت لمنتصف العمر عندما تصبح ذكرياتك اهم من احلامك |
| İki gün önce, bir adam aynı isimde, aynı yaşta Hudson üniversite hastanesine benzer belirtilerle gelmiş ancak o vefat etmiş. | Open Subtitles | لقد عاينوا من يومين رجل رجل بنفس الأسم , نفس العمر ونفس الأعراض في مستشفى جامعة هدسون، أعراض مشابهة، لكنه توفي |
| O yaşta başını ağrıttığını da söylememe gerek yok yani. | Open Subtitles | والذي، لا اريد ان اخبرك بذلك العمر, كان سبب صداعها |
| Onun yaşındayken yaptığı hemen her şey benim o yaşta yapamadıklarımı hatırlatıyor. | TED | تقريباً كل شيء أراها تفعله في عمرها يذكرني بما لم أكن أقدر عليه في نفس ذلك العمر. |
| Tabii o yaşta bir kız için öyle şeyler yapılmaz. | Open Subtitles | بالطبع لا بمكن فعل هذا لفتاه في مثل هذا السن |
| Genç yaşta çocuk sahibi olmanın iyi tarafı da bu. | Open Subtitles | انه رائع ان تحصل على ابن وانت صغير فى السن |
| İnsanın babasını bu yaşta kaybetmesi kolay değil. - Doğru dürüst tanıyamadın onu. | Open Subtitles | ليس سهلاً أن تفقد والدك في سن مبكرة لم تحظَ بالوقت لتتعرف إليه |
| Benimle aynı yaşta olan çocukların bile temiz plastik şişeleri dere ve yol kenarlarındaki pis sudan doldurduklarını gördüm. | TED | رأيت أطفالاً يبدون في مثل عمري يملؤون زجاجات المياه الشفافة بمياه قذرة من ينابيع بجانب الطريق. |
| Doğarsınız, orta yaşta zirveye çıkar ihtiyarlıkta güçten düşersiniz. | TED | التي تقول انك تولد .. ثم تصل قمتك في منتصف عمرك ومن ثم تتهاوى في منحى هابط |
| Eğer bir asi bıyığı uzatacak yaşta olsaydın seninle hemen çıkardım. Vay canına. | Open Subtitles | أتعلم ، لو كنت بعمر يسمح لك بتربية شارب كنت سأخرج معك حالاً |
| Ulusla aynı yaşta olan bebek, romanın kahramanı Saleem Sinai'dır. | TED | الطفل الذي يماثل عمره عُمر الأمة يُدعى سليم سيناي، بطل الرواية. |
| 5 yaşında okula gitmesi gereken yaşta evinde oturuyor ve erkek kardeşleri okula gönderiliyor | TED | في عمر الخامسة، عندما يجب أن تكون في المدرسة، تبقى الفتاة في البيت بينما يذهب إخوتها الذكور إلى المدرسة. |
| 8 yaşındaydın. O zamanlar annen için neyin önemli olduğunu bilecek yaşta değildin. | Open Subtitles | كنت بالثامنة، ولا أظنّكَ كنت في سنّ يخوّلك معرفة أهم شيء بالنسبة لأمك. |
| Ben bu yaşta, ve bir çok yardımcı oldu. | Open Subtitles | انا فعلت ذلك فى مثل سنك وهذا ساعدنى كثيرا |
| Silah kazalarını önlemek çocukları erken yaşta silahla tanıştırmaktan geçer. | Open Subtitles | حوادث المسدسات يمكن اجتنابها عن طريق تعريف اولادك بالمسدسات مبكرا |
| Karım olabilecek yaşta olmalı. Hollywood. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع أن أخرج مع أمرأة كبيرة بما يكفي لتكون زوجتي |
| Küçük bir kız görürsün, aynı yaşta düşünceleri bir kenara atılmış, kapıyı kapamış. | Open Subtitles | ... ترى فتاة صغيرة سنها مناسب , فتضع الفكرة جانباً و تغلق الموضوع |