"yalanın" - ترجمة من تركي إلى عربي

• الكذبة
• كذبة
• الكذب
• الأكاذيب
• كذبتك
• الكذبه
• للأكاذيب
• كذبه
• الكذبِ

ve kardeşim bu yalanın yarattığı hayal labirettinde kaybolup gitmişti.
وبقي أخي تائه في متاهة وهم الكذبة التي اخترعها بنفسه

Sosyal medya aracılığı ile son birkaç yılda bu yalanın daha da çok propagandası yapılabildi.
في السنوات الماضية، كنا قادرين على نشر هذه الكذبة أبعد من ذلك. من خلال وسائل التواصل الإجتماعي.

Elinden kaçan bir yalanın hiç olmadı... ya da yakalandığın.
لكنك لم تدع كذبة تكبر، أو تُكشف بأي كذبة ؟

Küçük beyaz bir yalanın nasıl iyi olabileceğini gördün mü?
هل ترى كيف يمكن أن تكون كذبة بيضاء صغيرة جيدة؟

"Ama yalanın, beni aşkı hayattan daha çok sevdiğime inandırıyor."
ولكن الكذب بأن أقول بأنني أحبك أكثر من حبي للحياة

Benim anladığım kadarıyla... eğer kapıyı açarsanız, hatta aralasanız dahi, yalanın serbest olduğu bir dünyayı kabul etmiş olursunuz.
يمكنني أن أرى المنطق هنا أنك لو فتحت الباب، حتى ولو قليلاً فأنت تقبل بعالم حيث الكذب مسموح به

Ama onca yalanın altında bile gerçek bir şeyler vardı.
لكن تحت كل تلك الأكاذيب لقد كان هناك دائما شيء حقيقي

Haklıydın. İnsanları sakinleştirdin. Ama senin yalanın şimdi bizim yalanımız oldu.
أصبت، إنك هدأت الناس، لكن كذبتك صارت الآن كذبتنا.

Bizlere engelli olmak hakkında yutturulan bu yalanın en büyük adaletsizlik olduğunu düşünüyorum.
أعتقد حقَأ أن تلك الكذبة المباعاة لنا عن الإعاقة هي ظلم كبير.

Tek bir kara tüyünü bile bırakma, İşareti olarak ruhunun söylediği o yalanın.
لا تترك ريشة سوداء كعلامة على الكذبة التي قالت روحك

Ama bu yalanın arkasındaki gerçeği asla göremeyeceksiniz.
لكنّك لن ترى أبدًا الحقيقة خلف هذه الكذبة

Şimdi de yalan ve yalanın açığa çıkma zamanı arasındaki geçen mutluluk bölümü.
والآن الفترة السعيدة بين الكذبة ووقت إكتشافها

İyi bir yalanın sırrı rastsal, spesifik ayrıntılardır.
مُفتاح الكذبة الجيدة هى اضافة التفاصيل الدقيقة

Bir yalanın, gerçek olduğuna kendimizi inandırmamızdır.
هو ما يحصل حين نقنع أنفسنا بأن كذبة هي الحقيقة.

Bu "hayalin" kaynağı nedir mi desek yoksa daha iyi ifade edersek söylenilmiş en büyük yalanın kaynağı nedir?
ما هو مصدر هذا الوهم؟ أو كما أطلق عليه ، أكبر كذبة سمعناها على الإطلاق

Bir yalanın yerine diğerini koyuyorsun, ve bu yalan seni aklıyor.
إنك فقط تقوم بتبديل كذبة مقابل أخرى و هذة الكذبة سوف تقوم بتنظيفك

Margaret, yaratılmasına yardım ettiği bir yalanın içinde sıkışıp kalmıştı.
مارغريت كانت محبوسة في كذبة شاركت بتأليفها

Bu örnekler gerçeğin kanıt olmak yerine yalanın bir parçası haline geldiler.
يتعارض مع وظيفتها باعتبارها دليلا على الحقيقة ، في هذه الحالات فانها عززت تلفيق الكذب.

yalanın işleri yoluna koyabileceğinin farkındaymış gibi görünüyordu. En azından bir süreliğine.
يبدو وكأنها أدركت أن الكذب ربما سيلطف الأمور

Umarım öyledir. Çünkü o yalanın kokusunu almakta çok yeteneklidir.
أنا آمل ذلك لأن لديه الموهبة لتحري الكذب

Ama, aramızdaki herşey bir yalanın üstüne kurulmuştu. Ve bitti.
ولكن ما كان بيننا كان مبنيا على الأكاذيب

Senin yalanın daha kötüydü. Seyahat etmene izin verildi!
كذبتك كانت أسوء , أنتِ مسموح لكِ بالسفر

- Sen de o büyük yalanın parçası mısın?
هل انت جزء من الكذبه الكبرى ايضا , بارلى ؟

Şey, gerçeğin bir zamanı vardır. Ve de, yalanın değil, susmanın da zamanı vardır.
حسناً ، هناك وقت للحقيقة و ليس للأكاذيب لكن للصمت

Beni izleyin! - Ben beğendim. - yalanın önde gideni.
اعجبنى هذه كذبه لعينه اذاً رتشارد تريدنا ان ناخذ اكثر منصه معقده تقنياً و متطوره تم انشائها ونضيف هذا؟

Bu yalanın yüzünden başımı çok büyük derde soktun.
انها عن الكم الهائل من المصائب التي انهالت علي بسبب ذلك الكذبِ.