ve kardeşim bu yalanın yarattığı hayal labirettinde kaybolup gitmişti. | Open Subtitles | وبقي أخي تائه في متاهة وهم الكذبة التي اخترعها بنفسه |
Sosyal medya aracılığı ile son birkaç yılda bu yalanın daha da çok propagandası yapılabildi. | TED | في السنوات الماضية، كنا قادرين على نشر هذه الكذبة أبعد من ذلك. من خلال وسائل التواصل الإجتماعي. |
Elinden kaçan bir yalanın hiç olmadı... ya da yakalandığın. | Open Subtitles | لكنك لم تدع كذبة تكبر، أو تُكشف بأي كذبة ؟ |
Küçük beyaz bir yalanın nasıl iyi olabileceğini gördün mü? | Open Subtitles | هل ترى كيف يمكن أن تكون كذبة بيضاء صغيرة جيدة؟ |
"Ama yalanın, beni aşkı hayattan daha çok sevdiğime inandırıyor." | Open Subtitles | ولكن الكذب بأن أقول بأنني أحبك أكثر من حبي للحياة |
Benim anladığım kadarıyla... eğer kapıyı açarsanız, hatta aralasanız dahi, yalanın serbest olduğu bir dünyayı kabul etmiş olursunuz. | Open Subtitles | يمكنني أن أرى المنطق هنا أنك لو فتحت الباب، حتى ولو قليلاً فأنت تقبل بعالم حيث الكذب مسموح به |
Ama onca yalanın altında bile gerçek bir şeyler vardı. | Open Subtitles | لكن تحت كل تلك الأكاذيب لقد كان هناك دائما شيء حقيقي |
Haklıydın. İnsanları sakinleştirdin. Ama senin yalanın şimdi bizim yalanımız oldu. | Open Subtitles | أصبت، إنك هدأت الناس، لكن كذبتك صارت الآن كذبتنا. |
Bizlere engelli olmak hakkında yutturulan bu yalanın en büyük adaletsizlik olduğunu düşünüyorum. | TED | أعتقد حقَأ أن تلك الكذبة المباعاة لنا عن الإعاقة هي ظلم كبير. |
Tek bir kara tüyünü bile bırakma, İşareti olarak ruhunun söylediği o yalanın. | Open Subtitles | لا تترك ريشة سوداء كعلامة على الكذبة التي قالت روحك |
Ama bu yalanın arkasındaki gerçeği asla göremeyeceksiniz. | Open Subtitles | لكنّك لن ترى أبدًا الحقيقة خلف هذه الكذبة |
Şimdi de yalan ve yalanın açığa çıkma zamanı arasındaki geçen mutluluk bölümü. | Open Subtitles | والآن الفترة السعيدة بين الكذبة ووقت إكتشافها |
İyi bir yalanın sırrı rastsal, spesifik ayrıntılardır. | Open Subtitles | مُفتاح الكذبة الجيدة هى اضافة التفاصيل الدقيقة |
Bir yalanın, gerçek olduğuna kendimizi inandırmamızdır. | TED | هو ما يحصل حين نقنع أنفسنا بأن كذبة هي الحقيقة. |
Bu "hayalin" kaynağı nedir mi desek yoksa daha iyi ifade edersek söylenilmiş en büyük yalanın kaynağı nedir? | Open Subtitles | ما هو مصدر هذا الوهم؟ أو كما أطلق عليه ، أكبر كذبة سمعناها على الإطلاق |
Bir yalanın yerine diğerini koyuyorsun, ve bu yalan seni aklıyor. | Open Subtitles | إنك فقط تقوم بتبديل كذبة مقابل أخرى و هذة الكذبة سوف تقوم بتنظيفك |
Margaret, yaratılmasına yardım ettiği bir yalanın içinde sıkışıp kalmıştı. | Open Subtitles | مارغريت كانت محبوسة في كذبة شاركت بتأليفها |
Bu örnekler gerçeğin kanıt olmak yerine yalanın bir parçası haline geldiler. | TED | يتعارض مع وظيفتها باعتبارها دليلا على الحقيقة ، في هذه الحالات فانها عززت تلفيق الكذب. |
yalanın işleri yoluna koyabileceğinin farkındaymış gibi görünüyordu. En azından bir süreliğine. | Open Subtitles | يبدو وكأنها أدركت أن الكذب ربما سيلطف الأمور |
Umarım öyledir. Çünkü o yalanın kokusunu almakta çok yeteneklidir. | Open Subtitles | أنا آمل ذلك لأن لديه الموهبة لتحري الكذب |
Ama, aramızdaki herşey bir yalanın üstüne kurulmuştu. Ve bitti. | Open Subtitles | ولكن ما كان بيننا كان مبنيا على الأكاذيب |
Senin yalanın daha kötüydü. Seyahat etmene izin verildi! | Open Subtitles | كذبتك كانت أسوء , أنتِ مسموح لكِ بالسفر |
- Sen de o büyük yalanın parçası mısın? | Open Subtitles | هل انت جزء من الكذبه الكبرى ايضا , بارلى ؟ |
Şey, gerçeğin bir zamanı vardır. Ve de, yalanın değil, susmanın da zamanı vardır. | Open Subtitles | حسناً ، هناك وقت للحقيقة و ليس للأكاذيب لكن للصمت |
Beni izleyin! - Ben beğendim. - yalanın önde gideni. | Open Subtitles | اعجبنى هذه كذبه لعينه اذاً رتشارد تريدنا ان ناخذ اكثر منصه معقده تقنياً و متطوره تم انشائها ونضيف هذا؟ |
Bu yalanın yüzünden başımı çok büyük derde soktun. | Open Subtitles | انها عن الكم الهائل من المصائب التي انهالت علي بسبب ذلك الكذبِ. |