ويكيبيديا

    "yalnızca" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • فقط
        
    • فحسب
        
    • الوحيد
        
    • إلا
        
    • الوحيدة
        
    • مجرّد
        
    • وحده
        
    • إلّا
        
    • ببساطة
        
    • إلاّ
        
    • إنما
        
    • وحدك
        
    • الوحيدون
        
    • إنّما
        
    • مجرد
        
    Hiçbir müdahalede bulunmanız gerekmiyor, tam anlamıyla, yalnızca büyümesini izliyorsunuz. TED لا يتوجب علينا القيام بأي شيء؛ فقط نشاهدها تنمو حرفيا.
    Şimdi yalnızca 10 ila 24 yaş arasındaki gençleri saydığımızı düşünelim. TED والآن، دعونا نحسب فقط الفئة العمرية ما بين 10 و24 عامًا.
    Kesintisiz çalışmalardan sonra yaklaşık olarak yalnızca 3 kilo ağırlığında bir düzenek oluşturduk. TED وهكذا، وبعد عمل متواصل صنعنا جهاز طبلة بحمالة يزن فقط حوالي 6 رطل.
    Prensipte, yalnızca yukarıya bakma eylemi aracılığıyla, herkes tarafından herhangi bir yerde erişilebilirdir. TED فهي متاحة، نظريًا، بأي طريقة، ولأي شخص، ومن أي مكان، فقط بالنظر لأعلى.
    İnanılır gibi değil. Beni beş kişi geçmiş, yalnızca sen değil. Open Subtitles لا أصدق ذلك، تم الاعتداء على خمسة أشخاص ليس عليك فحسب
    Petrol sanayisinde ise, Afrika, Amerika'nın petrol rezervinin %18 ini sağlarken, Orta Doğu yalnızca %16 lık bir paya sahip. TED للبحث في صناعة النفط، وأفريقيا توفر 18 في المئة من نفط الولايات المتحدة، مع الشرق الأوسط 16 في المئة فقط.
    yalnızca ellerinden geldiğince deneyimlemek isterler ve yaptıklarının diğerlerine nazaran uygun olmasına bakmazlar. Uğur böceğine dokunmakla süneye dokunmak gibi. TED إنهم يريدون فقط أن يقوموا بالتجربة قدر المستطاع وليست لديهم أدنى فكرة عن التقارب النسبي ما بين لمس خنفساء وحشرة.
    Bunun yerine, beyinlerimiz dünyanın yalnızca küçük bir kısmını örnekliyor. TED لكن الحقيقة أن عقولنا تدرك القليل فقط مما هو موجود.
    Ve Malavi'ye, yalnızca Malavi'ye değil, diğer ülkelere de: Var olan yasalarla ilgili olarak, bir yasa uygulanana kadar yasa değildir. TED وهناك شيء آخر لمالاوي وليس فقط مالاوي بل الدول الأخرى أيضا فإن القوانين التي هناك لا تكون قوانين حتى يتم فرضها
    Bunu Tomás Saraceno üretti ve bu büyük alanları alıp yalnızca elastik ipler kullanarak bu büyük donanımları yaratıyor. TED وقد تم إنشاؤه من قبل توماس ساراسينو، واحتل هذه المساحات الكبيرة، بخلق هذه المنشآت الضخمة باستخدام الحبال المرنة فقط.
    Farklı ışık türlerinin hepsi dalgalardır, yalnızca farklı dalga boyu ve frekansa sahiplerdir. TED مختلف أنواع الضوء هي كلها الموجات، إنّها فقط تتميّز بطول الموجة والترددات المختلفة.
    Bunu yalnızca deliler reddederler ve siz deli olmadığınızı biliyorsunuz. TED المجانين فقط قد ينكرون ذلك، وأنت تعلم أنّك لست مجنونًا.
    Hayatta kalabilmek için yalnızca iki kilogram civarı bir basınç gerekiyor. TED ونحتاج إلى خمسة أرطال من الضغط فقط لنبقى على قيد الحياة.
    Vücudun geri kalanı beyne yalnızca fazladan bir milyar bilgi gönderir. TED الباقي من جسدك يمكن أن يرسل لدماغك فقط بضع بليون إضافي.
    Bu yalnızca Ketamine için değil, tüm ilaçlar için geçerli. TED وهذا ليس صحيحاً فقط بالنسبة للكيتامين وإنما على جميع الأدوية.
    Fakat mesele yalnızca sevdiğimiz hikâyelere karşı göz ardı ettiğimiz hikâyeler değil. TED لكنها ليست حول القصص التي نحب فقط مقابل القصص الني نختارُ تجاهلها.
    Bu genel inanış belki, yalnızca belki büyük sonuçları olacak yanlışlar doğurabilir. TED وتلك الحكمة التقليدية ربما ، فقط ربما قد يكون خطأ لنتيجة أكبر
    Belki de hâlâ Birleşmiş Milletler hedeflerinin kendileri için değil yalnızca fakir ülkeler için olduğunu düşünüyorlar ama dünya değişti. TED ربما هم يعتقدون أن هذا العالم يشبه العالم القديم عندما كانت أهداف الأمم المتحدة للدول الفقيرة فقط ولم تكن تشملهم.
    Bakın, söylemeye çalıştığım ortada yalnızca bir suç mahalli yok. Open Subtitles ما أحاول أن أقوله هو لن يكون مسرح الجريمة فحسب
    Ve yalnızca buzlanma süresi değil, buzun yaşı ve derinliği de değişiyor. TED وليس سطح الجليد هو الوحيد الذي يتغير، بل يتغير عمره وعرضه أيضًا.
    Kendi kendime milyonlarca kere yalnızca bir deri tabakası, bir yüzey dedim. Open Subtitles أخبرت نفسي ملايين المرات بأنه ليس إلا طبقة من الجلد.. مجرد سطح
    Ama ben bir insanım ve yalnızca insan gibi düşünüp hareket edebilirim. Open Subtitles لكنني بشر و أنا الوحيدة التي يمكنها أن تفكر و تتصرف كبشر
    yalnızca üzerimize vurulan bir üreme kodu boyun eğmek zorunda olduğumuzu düşündüğümüz. Open Subtitles مجرّد رمز إعادة إنتاج طُبع علينا يجعلنا نعتقد انه علينا طاعة الأوامر
    "yalnızca kalbi temiz ve ruhu saf olan kılıcı taştan çekebilir." Open Subtitles وحده صاحب القلب النقي ..والطبيعة الصادقة يستطيع سحب السيف من الصخرة
    Karabasan yalnızca ışık yokuluğunda ortaya çıkıyor. Bu yüzden geçen sefer kaçtı. Open Subtitles لا يظهر الشبح إلّا بعد غياب الضوء لهذا هرب عند ظهوره الأوّل
    yalnızca geriye doğru yaslandı ve kaderini kabullenen bir bakışı vardı. TED هو ببساطة رجع للخلف و كانت له نظرة قبول علي وجهة
    Yani yeterli büyüklükte ve yıldızlarından yeterli uzaklıkta olan gezegenler bulmak yalnızca başlangıç. TED لذلك فإن العثور على كواكب ذات حجم مُناسب وتقع على البُعد الصحيح عن نجومها ما هي إلاّ البداية
    Çünkü en sonunda veriler yok, en sonunda sizi eğrinin sağına veya soluna yerleştirecek şey yalnızca aldığınız riskler. TED لأنه في النهاية، إنها ليست البيانات إنما المخاطر هي من سترسو بك على الطرف الأيمن من المنحنى.
    yalnızca senin olan senin ihtişamın için yaratılan bu evi kutsallığınla kutsayalım. Open Subtitles دع قداستك يبارك هذا البيت تم إنشاؤها لمجدك ولك وحدك
    Bunu yalnızca polisler ve savcılar bilebilirdi. TED الوحيدون الذين يعلمونه هم الشرطة والمدّعين العامين،
    yalnızca bir dava için geldim. Bir cinayet. Open Subtitles إنّما أعمل على قضيّة واحدة فحسب، جريمة قتل.
    Ve bu referandum esnasında yaşanan suçlardan yalnızca bir tanesi. TED وكانت مجرد واحدة فقط من الجرائم التي حدثت خلال الاستفتاء.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد