Doğruyu yanlıştan ayırt edemiyor, sonuçların idrakinde değil. | Open Subtitles | لم يستطع التمييز بين الصواب والخطأ أو أن يفهم عواقب أفعاله |
Bunu hiç söylememeliydim... çünkü doğruyu yanlıştan ayırt etmedeki mükemmel yeteneğinle... kendini işbirlikçi gibi hissetmiş olursun. | Open Subtitles | لا , عليّ الا أقول هذا لأنكِ ستشعرين بما لديك من حس للصواب والخطأ بأنكِ كاملة بشكل أو بآخر |
Burada doğru ve yanlıştan bahsediyorum. | Open Subtitles | أَتحدّثُ عنه الصواب والخطأ هنا. |
Doğruyu yanlıştan ayırmayı ve kanunların insanların rahat yaşaması için olduğunu hiç unutmadım. | Open Subtitles | في عجلة بإن سيارة الدواسة , كآن يجب علي آن آثبت لنفسي بإن القانون يمكن آن يكون صحيح ومستقيم ولمصلحة البشر |
Doğruyu yanlıştan ayırmayı ve kanunların insanların rahat yaşaması için olduğunu hiç unutmadım. | Open Subtitles | في عجلة بإن سيارة الدواسة, كآن يجب علي آن آثبت لنفسي بإن القانون يمكن آن يكون صحيح ومستقيم ولمصلحة البشر |
Bütün insanlar yanlıştan doğruyu bilmeli. | Open Subtitles | ان كل رجل قد يعلم الصواب والخطأ |
McNaughton Kuralı der ki... bir insanın akıl hastası olarak tanımlanabilmesi için... doğruyu yanlıştan ayırt edemiyor olması ya da... davranışlarının sonuçlarının bilincinde olmaması gerekir. | Open Subtitles | تنص قاعدة (ماكنوتون) على أن الشخص يجب ألا يكون قادرا على التفريق بين الصواب والخطأ و/أو ألايكون مدركا لعواقب أفعاله |
Yani, Bay Hailey yaptıklarının bilincinde olmadığına göre... doğruyu yanlıştan ayırt edemiyordu. | Open Subtitles | وبما أن السيد (هيلي) كان غير مدركا لما يفعل لم يستطع التمييز بين الصواب والخطأ |
Doğru ve yanlıştan bahsediyorum burada. | Open Subtitles | أنا أتحدث عن الصواب والخطأ |