Bunu yapabilecek kadar kendini güvende hissetmeyi hayal bile edemem. | Open Subtitles | لا أستطيع حتى أن أتخيل ، أن أكون بأمان كفاية لفعل ذلك. |
Her şeyi yapabilecek kadar zekiydi ama benim seçtiğim yoldan gitmeyecek kadar akıllı olamadı. | Open Subtitles | ذكي كفاية لفعل أي شيء لكن ليس ذكيا كفاية ليتجنب الطريق الذي سلكته |
Sihrin kuvvetine bakılırsa aramızda olmayıp bunu yapabilecek kadar kuvvetli tek bir insan var. | Open Subtitles | ثمّة شخصٌ واحد غير موجود بيننا قويّ كفاية لفعل أمر كهذا |
Bunu yapabilecek kadar aptal olmalı. | Open Subtitles | ولابد أن يكون غبيا بما فيه الكفاية لفعل ذلك |
Bir şey yapabilecek kadar zeki olduğumu mu düşünüyorsunuz? | Open Subtitles | هل تعتقد أنني ذكية بما فيه الكفاية لفعل أي شيء؟ |
Onun canının çektiği şeyi yapabilecek kadar çok parası vardı. | Open Subtitles | في الحقيقة ، كان لديه ما يكفي من المال ليفعل ما يريد ان يفعله |
Onun canının çektiği şeyi yapabilecek kadar çok parası vardı. | Open Subtitles | في الواقع ، كان لديه ما يكفي من المال ليفعل ما يريد القيام به |
Yeni bir tane yapabilecek kadar mı, Joe? | Open Subtitles | هل لديه ما يكفي ليحضر واحدة أخرى |
O gece borcu olan herkese ödeme yapabilecek kadar kazanmıştı ve dağıttıktan sonra Oklahoma Joe's da hâlâ bir masaya oturabilirdi. | Open Subtitles | كان لديه ما يكفي لدفع كل واحد يدين له ويبقى منه في (أوكلاهوما جوز)، صحيح؟ |