Fakat şimdi gerçekten birbirimizi dinleyerek, ki daha önce hiç yapmadığımız bir şekilde, geri dönmek için çok çabalıyoruz. | Open Subtitles | لكن الآن نحن نحاول نحن نحاول بجدية للعودة إلى الطريق الصحيح بالإستماع لبعضنا البعض الشيء الذي لم نفعله أبداً |
Onu izliyor olacaklar. Dikkatli olmamız lazım ama önceden yapmadığımız iş değil sonuçta. | Open Subtitles | سيُراقبونه، سيجب علينا أن نكون حذرين، لكنه ليس شيئًا لم نفعله من قبل |
Birinci olarak yapmadığımız bir şeyi kesinlikle yapabiliriz: Bu konuda konuşmak. | TED | إن أول أمر نستطيع أن نفعله هو ذاته الذي لا نقوم به فعلياً: التحدث عن الأمر. |
Ama yaptığımız bütün konuşmalarda şu sözler tekrar tekrar gündeme geldi: anlıyorduk ki, bunu yapmadığımız sürece sorunun bir parçası olarak kalıyorduk. | TED | ولكن كانت هناك محادثة واحدة والتي كانت تظهر في كل حوارتنا: حقيقة أننا إذا لم نقم بهذا، فإننا إذا جزء من المشكلة. |
Biz kendimiz için bir şeyler yapmadığımız sürece, tanrılar bizim için hiç bir şey yapmaz. | Open Subtitles | الآلهة لن تفعل شيء لنا أذا نحن لم نفعل شيء لأنفسنا |
Bu da işimizi doğru yapmadığımız anlamına gelir. | Open Subtitles | فهذا يعني أننا لا ننجز وظائفنا بشكل صحيح. |
Hiç yapmadığımız bir şey. İlk kez birlikte yapacağız. | Open Subtitles | لم نفعلها من قبل دعينا نفعلها لأول مرة سوياً |
Buharla geldik kürek kullandık, bu eski tekneyi sürükleyip durduk yapmadığımız tek şey kaldı inip sırtımızda taşımak. | Open Subtitles | لقد وصلنا الي هنا عن طريق البخار لقد خضنا هذا كله ودفعنا وسحبنا هذا القارب القديم علي طول بواسطة الخطاف الشيئ الوحيد الذي لم نفعلة حتى الان هو الخروج من هنا وحملها. |
Bizim yapmadığımız hiçbir şeyi yapmıyorlar. | Open Subtitles | أَنا متأكّدُ هم لَم يفعلوا شيئِا لم نفعله نحن. |
yapmadığımız tek şey, kızlarınızla geçirmek için size fırsat vermemek oldu. | Open Subtitles | و الشيء الوحيد الذي لم نفعله لكِ هو إعطائكِ الفرصة لمشاهدة بناتكِ |
Her iki plandan da korkmuyorum ama bu işin yapmadığımız bir iş olmasındansa yaptığımız bir iş olmasını istiyorum. | Open Subtitles | انا لست خائفاً من اى من القرارين لكن اريده ان يكون شيئاً نحن نفعله لست شيئاً , نحن لا نفعله |
tanrı, bizden yapmamızı istediği şeyleri yapmadığımız sürece, başka ülkelere gidecektir. | Open Subtitles | إذا لم نفعل أنا وأنت ما يريد الله لنا أن نفعله فسيذهب إلى بلد آخر |
Hayır... Aslında bu yapmadığımız tek şey. | Open Subtitles | لا، بالواقع، هذا هو الشئ الوحيد الذي لم نفعله. |
"Beyler yapmadığımız ne kaldı? | Open Subtitles | انه مثل : ما الشىء الذى لم نفعله يا رفاق؟ |
Bizim halihazırda yapmadığımız ne yapabilirsin? | Open Subtitles | ما الذي بإمكانك ان تفعله ولسنا نفعله مسبقا؟ |
3 gündür, hatta 3 aydır yapmadığımız bir şey daha var. | Open Subtitles | ...أتعرف ماذا أيضاً لم نفعله منذ ثلاث أيام أو ثلاث شهور؟ |
Yalan söyleyip duruyor olabilir ama biz de yapmadığımız bir şey yüzünden suçlu durumuna düşseydik aynısı yapmaz mıydık? | Open Subtitles | إنها تواصل الكذب ,نعم , لكن أليس هذا مانفعله كلنا إن ظهرنا اننا مذنبون بجريمة لم نقم بإرتكابها ؟ |
Bu oranla hepimiz kariyerimizin sonuna kadar daha öne hiç yapmadığımız işleri yapmayı beklemeliyiz. | TED | بهذا الإيقاع، من الممكن أن نزاول مستقبلا وظائف لم نقم بها قبل لبقية حياتنا المهنية. |
Ölmemiş olması kesinlikle yanlış bir şey yapmadığımız anlamına geliyor. | Open Subtitles | أجل، حقيقة أنّه لم يكن ميتاً تعني أنّنا لم نفعل شيئاً خطئاً |
Carbondale'den Marshbrook'a kadar hiç iş yapmadığımız bir bölge var. | Open Subtitles | حسنا ،هاك منطقة بين "كاربونديل" لغاية "مارشبروك" حيث لم ننجز أي عمل فيها |
Bunlar doğru yapmadığımız şeyler. | TED | إذاً هذه الأشياء التي لا نقوم بها بشكل صحيح |