Küçük bir zencefil kökü ve ahududu yaprağı o ilgilenir. | Open Subtitles | بعض جذور الجنزبيل و أوراق التوت البري ستشفيك من هذا |
Amerika Çalışma Bakanlığı, şu ana kadar tütün yaprağı üretiminde çocuk işçi çalıştıran 16 ülkeyi listeledi. | TED | وزارة العمل الأمريكية تسرد حاليًا 16 دولة تستخدم الأطفال لإنتاج أوراق التبغ |
Herhangi bir insan topluluğundan çok daha fazla koka yaprağı tüketiyorlar, Kişi başına bir günde ¼kg. | TED | إنهم يستهلكون أوراق الكوكا أكثر من أي حضارة بشرية نصف باوند للشخص يومياً |
Ve eğer siliyorsanız, tuvalet kağıdı kullanıyorsunuz ya da bunun mevcut olmadığı bazı yerlerde, gazete kağıdı, paçavra ya da mısır yaprağı kullanıyorsunuz. | TED | وإذا كنتم تستخدمون المساحة، ومن ثم ورق التواليت أو، في بعض مناطق العالم حيث أنه غير متوفر، صحيفة أو الخرق أو عرنوس الذرة. |
Ama yakından bakınca, bu lotusun her yaprağı bir köle gemisinin kesiti. | TED | ولكن بنظرة أعمق لهذا اللوتس تكشفُ كل بتلة عن المقطع العرضي لسفينة الرقيق. |
Bunu ancak bir günde, bu bitkinin 4000 yıllık tarihinde, herkesten daha çok koka yaprağı çiğneyerek yapabildim. | TED | وذلك لأنني استطعت أن أمضغ نبات الكوكا ليوم واحد أكثر من أي شخص على مدار حياة النبتة منذ 4000 سنة |
Ve homo sapiens (akıllı insan), milyonlarca yıl boyunca, hayatta kalmak için yeteneklerini geliştiren organizmalarla dolu olan çok geniş bir Yaşam Ağacı'nın küçük bir yaprağı. | TED | والإنسان العاقل كورقة صغيرة من أوراق شجرة الحياة الكثيفة ، والتي هي مليئة بكائنات تكافح لكي تبقى خلال ملايين السنين. |
Git ve buğulanmış nilüfer yaprağı getir. | Open Subtitles | إذهب واحضر بعض اللحم المدخن في أوراق اللوتس |
Mesela maydanoz, ya da bal ve defne yaprağı. | Open Subtitles | ـ الحبق أو عسل أو أوراق الغار وماشابة ذلك مالذي بالدولاب ؟ |
Nilüfer yaprağı gibi suyun üstüne çıkıyorlar. Bende onları kepçe ile alıyorum. | Open Subtitles | ثم يطفون مثل أوراق السوسن و أقوم أنا بأخذهم فقط |
Kuzunun sosuna tarçın ve bir nilüfer yaprağı ekle. | Open Subtitles | اضف القرفة و أوراق اللوتوس إلى صلصة لحم الخروف. |
Kolombiya'da insanlar yüzyıllardır koka yaprağı çiğner. | Open Subtitles | الناس هنا في كولومبيا يمضغون أوراق الكوكائين منذ بداية الزمن. |
Tamam, kurutulmuş kavunağacı yaprağı, tawa-tawa bitkisi... | Open Subtitles | نحتاج إلى أوراق ببايا جافة، وعشبة تاواتاوا الأرضية. |
Tahtakurularını tuzağa düşürüp onlardan kurtulmak için fasülye yaprağı kullandık. | Open Subtitles | فإستعملنا أوراق الفاصولياء كفخ لبق الفراش لنتخلص منهم |
Bir kez daha fasülye yaprağı dersen, sik deliğine yumruk atarım. | Open Subtitles | لو قلتِ أوراق فاصولياء مره أخرى سألكمكِ في ثقب المضاجعه |
Kutsal su, yonca yaprağı, gümüş talaşı, beyaz meşe. Her şey. | Open Subtitles | ماء مقدس, قطعة ورق ,ماكينه حلاقه فضيه , خشب ابيض |
soanzo yaprağı soanzo yaprağı mı? | Open Subtitles | ورق السوانزو من المستنقع الكبير في الجنوب |
Kelebekler yüzlerce yumurta bırakır ve bunlardan dut yaprağı dışında hiçbir şey yemeyen tırtıllar çıkar. | Open Subtitles | يضع العثّ الحريري عدّة مائة بيضة، واليرقات الصغيرة التي تظهر لا تاكل الا ورق التوت |
Burada gördüğünüz 12 ayrı taç yaprağı, her biri birbirinden bağımsız mikroişlemcilerle kontrol ediliyor İşlemcilerin maliyeti 1 dolar. | TED | فما ترونه هنا هي 12 بتلة منفصلة يتحكم في كل منها معالج مستقل بتكلفة دولار واحد فقط |
Nane yaprağı. Ağrıya az da olsa yardımı dokunacaktır. | Open Subtitles | إنه نبات البطنج، يفترض أن يخفف آلامك قليلاً |
Bacakların etrafındaki üç metrelik alandaki kağıtları, mermileri, üzerine basılan her yaprağı istiyorum. | Open Subtitles | أريد كل ورقة و كل رصاصة و ورقة شجر خطى عليها داخل مدى 10 أقدام |
Bunun ne olduğunu biliyorum. Bu bir Cyclobalanopsis Lithocarpus yaprağı. | Open Subtitles | انا اعلم انها ورقة من عش قديم. |