Piyasalardaki durguluktan dolayı pek çok şehirde işsizlik kanser gibi yayılıyor. | Open Subtitles | ..بسبب الأزمة.. فإن البطالة تنتشر مثل السرطان .فى كثير من الدول |
Ve çatışmalarını çözümleme yöntemleri hızla diğer ülkelere yayılıyor. | TED | والطريقة التي يتعاملون بها مع صراعاتهم تنتشر الى الدول الاخرى |
Ve bunların içinden sadece çok küçük bir yüzdesi yayılıyor, defalarca izleniyor ve kültürel bir an haline geliyor. | TED | ومن ذلك، فقط نسبة ضئيلة تنتشر فيروسيا وتحصل على أطنان من المشاهدات وتصير لحظة ثقافية. |
Neden yalan haberler, gerçeklerden daha uzağa, daha hızlı, daha geniş çaplı yayılıyor? | TED | لماذا تنتقل الأخبار الكاذبة أسرع وأبعد وأعمق من الأخبار الصحيحة؟ |
Bu sırada, dedikodular sanki bir petrol kuyusu bulunmuşçasına etrafa yayılıyor. | Open Subtitles | في هذه الأثناء , انتشرت الشائعات في البلدة مثل تسرب الزيت |
Craig, Mordichai hakkında bir öykü başlatıyor, sonra yayılıyor, internete giriyor. | Open Subtitles | أعني قام كريغ ببدء القصة عن مورديكاي ثم انتشر على الإنترنت |
O kadar hızlı yayılıyor ki, dünyadaki milyarlarca fakire ulaşılmasını hayal etmek mümkün. | TED | فهي تنتشر بسرعة لدرجة أنه من الممكن تخيل أنها ستصل للملايير في العالم الفقير بهذه الطريقة. |
Bundan dolayı, toplumsal danslar ortaya çıkıyor, değişiyor ve büyük bir hızla yayılıyor. | TED | و بسبب ذلك، الرقصات الشعبية تستمر بالتصاعد، و التغير و تنتشر كالنار في الهشيم. |
Websitelerinden bunları alan insanların otakusu var ve gidip arkadaşlarına da söylüyorlar ve yayılıyor ve yayılıyor. | TED | هؤلاء الناس الذين يشترونها على الموقع لديهم أوتاكو، ثم يخبرون أصدقائهم، ثم تنتشر وتنتشر. |
Ve, burada, bir insandan ötekine bulaşan şey bir davranış değil bir normdur. Bir fikir yayılıyor. | TED | وهنا، الشئ الذي ينتقل من شخص لآخر ليس هو السلوك، بل العادة. فكرة تنتشر. |
Bir insandaki kilo alma gerçekten başka bir insana yayılıyor mu? | TED | هل زيادة الوزن عند شخص تنتشر حقيقةً لتصبح زيادة وزن لشخص آخر؟ |
Ve bu resime baktığınız zaman, hemen mutlu ve mutsuz insan kümelerini fark edeceksiniz, yine, üç ayrılık derecesine kadar yayılıyor. | TED | وإذا نظرت في هذه الصورة، يمكنك على الفور رؤية مجموعات من الناس السعداء والغاضبين، مرة أخرى، تنتشر لثلاث درجات من الإنفصال. |
Ve bu sezgiyi sadece sorarak ortaya çıkarabilirim: Ölümcül bir virüs ağ üzerinde yayılıyor iken, kim olmak isterdiniz? | TED | ويمكنني زرع تلك الفكرة داخلكم بسؤالكم: من ستختار أن تكون إذا كانت هناك جرثومة قاتلة تنتشر عبر الشبكة؟ |
Neden burada olduğunuz konusunda haberler çabuk yayılıyor. | Open Subtitles | الاخبار تنتقل بسرعه الكل يعرف سبب مجيئك الى هنا |
Eriyen alanlar, kıyılardan bu bölgedeki iklim değişikliğiyle birlikte yukarılara doğru yayılıyor. | Open Subtitles | و تلك المنطقة في تَزَايُد ، و تنتقل نحو الأعلى فوق الغطاء الجليدي مع تغير المناخ في هذا الجزء من العالم. |
O kadar ağır bir koku yayılıyor demek ki. | Open Subtitles | أعني، شيء بتلك النتانة لا بد من أن رائحته تنتقل. |
Haberler çabuk yayılıyor ve merak eden insanlar bakınmaya geliyorlar. | Open Subtitles | انتشرت الأخبار حول هذا ، والناس الفضوليون يبحثون عنها باستمرار |
Dün Pentapos hastalığına yakalanan birkaç çocuk görmüştüm. Hastalık gittikçe yayılıyor olmalı! | Open Subtitles | لقد رأيت بعض الأطفال ليلة أمس مصابين بالقيح , لا بد أنه انتشر |
Olay internete düştü ve gittikçe yayılıyor. | Open Subtitles | لقد إنتشر الأمر كالفيروس، والعدوى تنتشر سريعاً. |
Kendi boynunu gerçekten kestiğin yayılıyor... | Open Subtitles | إنتشرت إشاعة أنكَ ستنحر رقبتكَ بنفسكَ |
Kendi kendine çalışan bir ek işletim sistemini yeniden programlıyor yakın çevredeki bluetoohla çalışan cihazlara bulaşıyor ve kablosuz bağlantıyla yayılıyor. | Open Subtitles | مُرفق ذاتي العمل يعيد كتابة نظام التشغيل كي ينشر الفيروس عن طريق البلوتوث والشبكات اللاسلكية |
Bu bir çeşit elektronik virüs ve takip edebileceğimden çok daha hızlı yayılıyor. | Open Subtitles | إنه نوع من فيروس ألكتروني وهو ينتشر أسرع من أن أستطيع أن أتعقبه |
Memnuniyetsizlik yayılıyor. | Open Subtitles | الإستياء يتفشى. |
Haberler çabuk yayılıyor, ha? | Open Subtitles | حسناً، الأخبار تتناقل سريعاً ؟ |
- Laf çabuk yayılıyor. - 35 kilometre çapındaki her yer tamamen talan edildi. | Open Subtitles | الأخبار تتنقل بسرعة حسناً، كل الصيدليات في حدود عشرون ميل لا يوجد فيها شيء |
İşte nelerin olabileceği: Bu virüs çok hızlı bir şekilde bütün dünyaya yayılıyor ve | TED | هذا ما يمكنه أن يحدث. يمكنها الإنتشار في جميع أنحاء العالم بسرعة كبيرة جداً. |
- Sen öyle bir... - Tümör yayılıyor. Ne? | Open Subtitles | إن االورم تنمو ماذا ؟ |
Belki sadece demokrasinin yayılıyor olması konusunda iyimser olabiliriz. | TED | ربما يمكن أن نكون أكثر تفاؤلاً بسبب إنتشار الديموقراطية. |