Bu yerel bir dava. İlçe işin içine girmeyecek. | Open Subtitles | إنها قضيّة محليّة لن تتدخّل المقاطعة بذلك |
O fotoğraf yerel bir tren istasyonundan. | Open Subtitles | صورة كاميرا الأمن هذه من محطّة قطار محليّة. |
Ben yerel bir hayır işiyle uğraşmanı ya da suluboya resim yapmanı kastetmiştim. | Open Subtitles | قصدتُ إدارة إحدى الجمعيات الخيرية المحلية أو الرسم بالألوان المائية أو شئ ما |
Bu da küresel bir şirket olmalarına rağmen yerel bir yol izlemelerine olanak veriyor. | TED | ورغماً عن أنها شركة عالمية، إلا أنهم يتبعون نهجاً محلياً للغاية. |
Fotoğraflar, yerel bir itfaiyede enkazın içinde bir zamanlar evlerinin bulunduğu yerden çok uzakta, kocasının iş arkadaşları tarafından bulunmuştu ve kocasını tanımışlardı. | TED | تم العثور على صور لها من طرف زملاء زوجها في قسم إطفاء محلي في الأنقاض بعيدا جدا من حيث كان منزلهم، وقد تعرفوا عليه. |
yerel bir hastaneye nakledildi ama neyse ki taburcu edildi ve durumu iyileşecek. | Open Subtitles | هي نقلت إلى مستشفى محلية لكن لحسن الحظ هي خرجت و ستكون بخير |
Bize göre bu koşullar altında hepimiz için en iyi çözüm yerel bir görüşmeci kullanmak. | Open Subtitles | نَعتقدُ بأنّه أفضل لكلانا في الظروف الحالية ـ ـ ـ ـ ـ ـ للذِهاب مَع ممثل محليّ |
- Dediğim gibi, yerel bir durum. İhtiyacım olursa sizi ararım. | Open Subtitles | كما أخبرتك، أمور محليّة سأتّصل بك إن كنت بحاجة إليك. |
yerel bir kabile oranın kutsal bir yer olduğunu iddia ettiği zaman sorunlar yaşadığınız proje. | Open Subtitles | مشروع دخل في مشاكل عندما ادّعت قبيلة محليّة أنّ الموقع أرض مُقدّسة. |
İçinde polislerin de bulunduğu yerel bir suç örgütüydü. | Open Subtitles | كانت عائلة إجراميّة محليّة مع بعض أفراد الشرطة على كشوف رواتبهم. |
Gidip yerel bir marketten falan alabileceğin türde bıçak değildir. | Open Subtitles | ليست شيئًا تأخذه معك في رحلة صيد محليّة. |
Bulabildiğimiz herkesi bulduk ve onları yerel bir barda topladık. | Open Subtitles | حصلنا على جميع من استطعنا ايجاده, وحشرناهم في الحانة المحلية. |
Gerçekten çok uçuyorsun... eğer yerel bir polis dedektifinin... sorguna yardım edeceğini sanıyorsan. | Open Subtitles | كنت ستصل إلى عمق البرميل إذا كنت تعتمد على المباحث في الشرطة المحلية |
yerel bir rakibi saf dışı bırakacak değilim, zira hiç yerel rakibim yok. | Open Subtitles | لن أجعلُ مُنافساً محلياً يخسرُ عمله لأنهُ لا يوجَد أي مُنافِس محلي |
Bir deniz biyoloğu ve yerel bir dalış merkeziyle birlikte, eseri İvan Kasırgası'nın mahvettiği bir alan olan Grenada kıyılarına batırdım. | TED | شكلت فريقًا مع بيولوجي بحري ومركز محلي للغطس، أغرقت العمل في ساحل غرناطة، في منطقة دمرها إعصار إيفان. |
Ne için? yerel bir gazeteyi Yeni Zelanda'ya neden getirttin? | Open Subtitles | و لماذا تريدين صحيفة محلية من جنوب أمريكا في نيوزيلندا؟ |
Tracy Medway adlı yerel bir deniz biyoloğu bize dev bir patates morinası gösterdi. | Open Subtitles | أحيائي بحري محليّ أسمه تريسي ميدواي دعانا إلى قطع بطاطا عملاقة |
yerel bir toplum merkezinde basın toplantısı tertiplemeyi teklif etti. | TED | فاقترح أن يقوم بتجهيز مؤتمر صحفي في مركز المجتمع المحلي. |
Bu sırada Tobias'da yerel bir reklâm için görüşme ayarladı. | Open Subtitles | فى هذه الاثناء , توبايس تتدبر تجربة اداء لاعلان محلى |
Burası yerel bir elf tavernası, ama her ırka açık. | Open Subtitles | هذه حانة أقزام محليه و لكن جميع الأعراق مرحب بها |
- Bay Kessler bir Prusya vatandaşıydı ve yerel bir anarşi grubuyla ilgisi olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | الذي نعتقد لأسبابنا الخاصة لديه علاقة مع فوضوين محليين |
Daha çok oldukça tanıdık yerel bir basketbol takımının en değerli oyuncusu. | Open Subtitles | أشبه بحائز على جائزة أفضل لاعب لفريق كُرة سلّة محلّي معروف جداً. |
Parsons ve koleksiyonun yerel bir profili. | Open Subtitles | -إنّها لمحة شخصيّة على (بارسونز) ومجموعته . |