Pekala bu noktada, pillerinizin yönetiminden sorumlu olan kodun yerini belirledim ama hala telefonu patlatmak için yeterli değil. | TED | وعند هذه المرحلة من المعالجة، حددت البرمجة المسؤولة عن التحكم بالبطارية، لكن ذلك ما يزال غير كاف لتفجير الهاتف. |
Ama mavi yeterli değil. Mavi sadece bir parça. | Open Subtitles | ولكن من الواضح ان الازرق ليس كافي, إنه مجرد جزء |
Ancak bu bizi önemli ölçüde ileriye götürmek için yeterli değil. | TED | لكن ذلك غير كافٍ لدفعنا إلى الأمام بدرجةٍ كبيرة. |
Bende bu senin için neden yeterli değil onu anlamiyorum. | Open Subtitles | و أنا لا أفهم كيف ذلك غير كافي بالنسبة لكِ |
Ama konuşmamın vurucu noktası şu ki sadece gerçekleri kontrol etmek yeterli değil. | TED | لكن الفكرة الأساسية من كلامي هي ان مجرد التدقيق في الحقائق لا يكفي |
Üç gün Albany'ye gidip takviyelerle dönmek için yeterli değil. | Open Subtitles | ثلاثة أيام مدة غير كافية للوصول إلى ألبني والعودة بالتعزيزات |
fakat bu yeterli değil bu grupların gücünü, stratejisini veya uzun süreli vizyonunu anlamak için. | TED | ولكن هذا المفهوم غير كاف لفهم قوة هذه المجموعات واستراتيجيتها أو رؤيتها طويلة المدى. |
Gece Bekçisine gelirsek, benim için yeterli değil ama babam için çok fazla. | Open Subtitles | أما بالنسبة إلى الحارس الليلى ، هذا غير كاف لى . أما بالنسة له هذا كثير جداً |
Londra'dan birini gönderiyorlar. Ama bu yeterli değil. | Open Subtitles | سيرسلون أحداً ما من لندن و لكن هذا ليس كافي |
Kennelly"yi geçip sonraki tura atlamak için yeterli değil. | Open Subtitles | لكن ليس كافي لإجتياز كينيلي وتحرّيكها إلى الجولة القادمة |
Şu anda, sonuç vermek için gelişen mevcut eğitim sistemleri önemli, ama yeterli değil. | TED | الآن، تحسين الأنظمة التعليمية الحالية لتحقيق النتائج شيء مهم ولكنه غير كافٍ. |
Birey ve şirketlerin su korumaları için donatılması çok önemli fakat yeterli değil. | TED | تمكين الأفراد والشركات من أجل المحافظة على المياه أمر حساس للغاية، ولكنه غير كافٍ. |
Sanal güvenlik için, çünkü tüm bu savunma, yeterli değil. | Open Subtitles | في النشاط الأمني لأنَ الدفاع بشكلٍ كامل , غير كافي. |
İsveçlilerden üç kat daha iyiydiniz, ama bu yeterli değil. | TED | لقد كنتم افضل من السويديين بثلاث مرات، ولكن هذا غير كافي. |
Ama benim sana olan inancım yeterli değil. Her şeyi kendine inanarak yapmalısın. | Open Subtitles | لكن لا يكفي أن أثق بكِ لوحدي يجب أن تدعِ الجميع يثق بكِ |
Fakat 4.000 sene bizi son buzul devri maksimumuna ulaştırmak için yeterli değil. | TED | لكن 4.000 سنة غير كافية لإرجاعنا لأوج الدور الجليدي السابق. |
Sadece tetiği çekeceksin, Billie! Bu yeterli değil, ama yapılmalı. | Open Subtitles | فقط إضغط على الزناد ، يا بيلى إنه لا يكفى بالطبع ، و لكنه سيفى بالغرض |
Tabii yeniden üretim için yeterli değil. | Open Subtitles | ليس كافٍ لتكوين السلاح البيولوجي بالطبع فلانزال نحتاج أعضائه للقيام بذلك |
Bu yüzden de internet platformlarında onların mürit bulma materyallerini silmeye odaklanmak yeterli değil. | TED | ولهذا السبب فإنه ليس كافيًا أن تركز منصات الإنترنت على إزالة المواد المستخدمة. |
Bunun için, maalesef, dört metrelik kanat genişliği yeterli değil. | TED | ولهذا ولسوء الحظ فان اجنحة بمدى 4 امتار ليست كافية |
Belki de sandığımdan daha güçlüsün, ancak yine de yeterli değil. | Open Subtitles | ربما كنت أقوى مما كنت اعتقد، ولكنه لا يزال غير كافى. |
Bugün 10 adamla yattım. Senin için yeterli değil mi? | Open Subtitles | لقد ضاجعت 10 رجال اليوم ليس كافى بالنسبه لك ؟ |
Bu benim için yeterli değil. Eee... | Open Subtitles | هذا ليس جيدا بما فيه الكفاية لي دعنا نذهب حسنا |
Ama, dürüst olmak yeterli değil gene bir yargıcı ya da bir başkasını öldürebilirsin, yasa bunun neresinde. | Open Subtitles | لكنها ليست كافيه لتكون مُحْتَرم حيث أنت يَجِبُ أَنْ تَقْتلَ الرجالَ ولكن أَيّ رجال ستقتل ، إنّ الكلمةَ هي القانونُ. |
Ama bu yeterli değil, çünkü merhamet, motor korteksi harekete geçirir, demek ki biz arzu ederiz, biz gerçekte ızdırabı dönüştürmeyi arzu ederiz. | TED | ولكن هذا ليس كافياً لأن التعاطف يفعّل الدماغ انه يعني الطموح .. و أن نطمح لتغيير معاناة الآخرين |