Tüm bunlar sayesinde fark ettim ki açlık, yiyecek yetersizliğinden değil, lojistik sorunundan kaynaklanıyor. | TED | كل هذا، جعلني ألاحظ أن الجوع لم يكن بسبب نقص المؤن، بل كونه مشكلة متعلقة بالتخطيط. |
Aslına bakarsanız, delil yetersizliğinden suçlamayı düşürdük. | Open Subtitles | وفي الحقيقة نحن أسقطنا التهم بسبب نقص الأدلة |
Üç işçi, delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. | Open Subtitles | العاملون الثلاثة تم اطلاق صراحهم بسبب قلة الادلة |
Muhtemelen o da beslenme yetersizliğinden halsiz düştü. | Open Subtitles | وقد يكون هو نفسه قد تأثر من قلة الطعام و التجويع |
Benden başka dört kişi... delil yetersizliğinden FBI tarafından serbest bırakıldı... | Open Subtitles | كنت أنا أحد الاشخاص الاربعة الذين افرجت عنهم الاف بي اي لنقص الادلة |
O soruşturmayı bana karşı kanıt yetersizliğinden kapatacak. | Open Subtitles | سوف تقوم بقفل التحقيق لعدم وجود الأدله الكافية ضدي |
Ama dava düşmüş. Delil yetersizliğinden. | Open Subtitles | أقفل الملف لغياب الإثباتات. |
Bugün tanınmış işçi lideri Carmine Ricca... delil yetersizliğinden beraat etti. | Open Subtitles | اليوم برئ قائد اتحاد العمال المشهور كارماين ريكا بتفصيل تقني نقص في الأدلة المقبولة |
Fiziksel delil yetersizliğinden olmalı. | Open Subtitles | أنه يجب أن نقوم بذلك مع نقص في الدليل الملموس |
Bazıları besin yetersizliğinden diyor. | Open Subtitles | يقول البعض انه نتيجة نقص الإمدادات |
Polis onları kanıt yetersizliğinden saldığı anda kız ölür. | Open Subtitles | سوف تموت في نفس الوقت... التي ستطلق الشرطة فيها سراحهم بسبب نقص الأدلة |
Suçlamalar kanıt yetersizliğinden düştü. | Open Subtitles | التهمة تم اسقاطها نقص في الادلة |
Ve elbette, kendimizi başkalarından hangi yollarla ayırmış olduğumuza baktığımızda, korku ve tehlike yarattığımızı görüyoruz, çoğu zaman bilgi yetersizliğinden, gerçek anlayış eksikliğinden ötürü. Peki sen özellikle Batı basınının bu durumu ve o bölgeden ama özellikle ülkenden çıkan diğer tüm haberleri yazma şekli hakkında ne düşünüyorsun? | TED | لكن حتماً عندما ننظر الى الطرق التي يعتمدها البعض بعزل أنفسهم عن الآخرين فنحن نصنع الخوف والخطر بسبب نقص المعرفة ونقص الفهم كيف ترين الطريقة التي يتعامل بها الاعلام الغربي على وجه الخصوص تغطية اخبار المنطقة وخاصة في بلدكم اليمن ؟ |
Sanığa yapılan tüm suçlamalar ... delil yetersizliğinden düşmüştür. | Open Subtitles | جميع التهم ضد المتهم تم اسقاطها بسبب قلة الأدله |
Kocanın yetersizliğinden ve senin bunu örtbas etmenden bahsedelim istersen. | Open Subtitles | أريد التحدث عن قلة كفاءة زوجكِ وتغطيتكِ على ذلك |
Kocanın yetersizliğinden ve senin bunu örtbas etmenden bahsedelim istersen. | Open Subtitles | أود التحدث عن قلة كفاءة زوجكِ وتغطيتكِ علي ذلك |
Bölge savcısına yakın kaynaklar delil yetersizliğinden davanın düşeceğini ima ettiler. | Open Subtitles | مصادر قريبة من المدعي العام... تقول إن القضية ألغيت لنقص الأدلة... |
Oksijen yetersizliğinden 8000 metre irtifada elbiselerini çıkaran dağcılar gördüm. | Open Subtitles | لقد رأيت متسلقين تعرضوا لنقص الأوكسجين يقومون بتمزيق ملابسهم عندما يصلوا أرتفاع 8 آلاف متر لأنهم يشعرون بالحرارة. |
Kanıt yetersizliğinden ötürü sanık Yem Sek-jin'e açılan davalar resmî olarak reddedilse de mahkemeye saygısızlık niteliğinde fiil işlediği için 20.000 won cezaya çaptırılacak. | Open Subtitles | ..نظرا لعدم وجود أدلة، التهمه موجة ضد المتهم.. يم سيك جين |
Polis Seth Tilton adında birini tutuklamış ancak suçlamalar delil yetersizliğinden dolayı düşmüş. | Open Subtitles | شرطة هاواي إتهمت رجلا يدعى (سيث تيلتون) إلا أن القضية اُغلقت لغياب دليل ملموس |
Cinayet amaçlı komplo kurma suçundan kanıt yetersizliğinden dolayı yargılanmayacaksınız. | Open Subtitles | على ضوء التآمر وقتل شاهد الحماية على أرضية أدلة غير كافية لن يكون هناك تهم هذه المرة |
Delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Arkası kuvvetli. Havucu kullan. | Open Subtitles | : أطلق سراحه لعدم كفاية الأدلة مؤثر , لابد أن يعامل برفق |
Ama delil yetersizliğinden serbest kalmışlardı. | Open Subtitles | ولكن تمّ إطلاق سراحهم بسبب عدم كفاية الأدلة |
Paul Cicero 1988'de, Forth Worth Federal Cezaevinde solunum yetersizliğinden öldü. | Open Subtitles | بول سيسيرو مات في العام 1988 في سجن فورت ويرث الإتحادي عن ضيق في التنفس |