Yoğunluk, hacmin kütleye bölünmesi olarak tanımlanır. | TED | تعرّف الكثافة على أنها الكتلة مقسومة على الحجم. |
Araştırmak üzere gittiğim mavi bölgenin dış merkezinde bir köy. Gördüğünüz gibi mimari güzellik başlıca değerleri değil, başlıca değerleri, yoğunluk: iç içe geçen evler, yol ve sokaklardan ibaret. | TED | إنها قرية في وسط المنطقة الزرقاء حيث ذهبت لأتحرى ذلك، وكما ترون ، فإن الجمال المعماري ليس المؤثر الرئيسي بها، ولكنها الكثافة: المنازل ذات المسافات الصغيرة بينها، الأزقة المتشابكة والشوارع، |
Şimdi, lojistik bakış açısından Yoğunluk dağıtım için iyidir. | TED | والآن، من وجهة نظر السوقيات، الكثافة أمر جيد بالنسبة للتوزيع. |
Ama hayret edilecek şey ve çelişki şudur ki, yeryüzünde farklı dillerde görülen Yoğunluk insanların çok yakın topluluklar halinde yaşadığı yerlerde görülür. | TED | لكن اللغز والمفارقة الحقيقية أن أكبر كثافة للغات في الأرض توجد حيث كم كبير من الناس يعيشون معاً. |
Bunun yerine ihtiyacımız olan daha fazla kontrol edemeyeceğimiz seviyeye doğru yükselen ortalama Yoğunluk. | TED | انما ما نحتاجه كثافة متوسطة ترتفع الى مستوى معين بحيث لا يتوجب علينا ان نقود سياراتنا لمسافات طويلة |
Tıpkı kasırga sezonları gibi solar maksimum dönemleri Yoğunluk bakımından çeşitlilik gösterir. | Open Subtitles | تماماً كالأعاصير تختلف شدة طاقات الشمس فى الحدة والكثافة |
Ancak, insanlar dışarıya taşındıkça, daha az Yoğunluk, daha iyi bir akış ve dengeye sahip olmalarına yardım edecek | TED | ولكن مع انتقال الناس، فإن الكثافة القليلة ستساعدهم في استعادة التوازن والانتشار الأفضل. |
Böylece iş günlerinde daha az Yoğunluk olması da sağlanıyor. | TED | تملك هذه الطريقة ميزة إضافية، وهي تخفيض الكثافة والازدحام في أيام العمل. |
Eğer iki grup olursa Yoğunluk da bulaşıcılık da yarıya düşer | TED | إذا كانت هناك مجموعتان، فهذا يُخفّض الكثافة للنصف ويقلل من انتقال العدوى. |
Yoğunluk azalıp Güneş'te daha yukarılara çıktıkça çarpışma ve etkileşimler azalır ve işler kolaylaşır. | Open Subtitles | تقل الكثافة كلما تبعد عن لـُـب الشمس تصبح الأمور أسهل وتقل فرص التصادمات والتفاعلات |
Eş Yoğunluk, 9 metre genişlik, yarım saniye süre. | Open Subtitles | الكثافة نفسها، وصلت 20 قدماً، نصف المدة الثانية. |
Bildiğimiz kadarıyla dev bir yıldız, bir kara deliğe dönüşmek üzere çöktüğünde merkezindeki aşırı Yoğunluk ve basınç evrenimizi yaratan Büyük Patlama'ya çok benzer. | Open Subtitles | على حد علمنا عندما ينهار نجم عملاق ليصنع ثقب أسود الكثافة و الضغط الشديدان في مركزه |
Bir sonraki kategori dağınık lifli yapı ardından heterojen Yoğunluk ve aşırı yoğun geliyor. | TED | والفئة التالية هي .. كثافة الغدد الليفية المبعثرة والتالية هي الكثافة المتباينة والتي تليها هو " شديد الكثافة " |
Yani ağır, kalın çelikten basınç tanklarına sahip olmaları gerekmiyor, soğutucu olarak su kullanmıyorlar ve reaktörün içinde su gibi ani Yoğunluk değişimi yaratan hiçbir şey yok. | TED | هذا يعني أنها ليست بحاجة لتكون في أوعية ضغطٍ فولاذية سميكة وثقيلة ولا يجب أن تستخدم الماء كمادة تبريد. كما أنه لا يوجد في المفاعل شيء قد يغير الكثافة تغييراً كبيراً، كالماء. |
Şehir merkezinde tramvay inşa ediyoruz yürüyebilirlik formülüne fayda edebilmek için şehrin içilerinde yaşamayı seçen insanlar için oralarda Yoğunluk yaratabilmek için. | TED | إننا نقوم بإنشاء ترام لوسط المدينة للمساعدة على المشي للأشخاص الذين يختارون العيش في داخل المدينة ولمساعدتنا على تركيز الكثافة هناك. |
Bu da daha fazla Yoğunluk yaşadığımız yer; daha fazla toplu taşıma kullandığımız yer. | TED | وهذا هو المكان الذي لدينا فيه كثافة أكثر; أنه المكان الذي لدينا فيه الكثير من وسائل النقل العامة. |
Bu Yoğunluk dalgalanmalarını görebiliyoruz. | TED | ويمكننا هنا رؤية التغيرات الحاصلة في كثافة الغاز. |
Mark ilişkilerine fazla Yoğunluk kattığını fark etti. | Open Subtitles | تتحقق كافة انه قد جلبت أيضا الكثير كثافة لعلاقتهما. |
Yüksek hücresel Yoğunluk, kafatası tarafından tamamne korumalı. Neden? | Open Subtitles | كثافة خلوية عالية,محمية تماماً من قبل الجمجمة,لماذا؟ |
Ama önce söylemeliyim ki pişmanlığın duygusal bileşenlerinden hissetiğimiz Yoğunluk ve kalıcılık pişmanlık duyduğumuz asıl şeye bağlı olarak değişkenlik gösterecektir. | TED | ولكن بداية علي أن أقول أن شدة وحدة وإستمرارية أفكارنا ومشاعرنا التى تصاحب وتتبع إحساس الندم بالتأكيد سوف تتباين وتتمايز تبعاً للأمر المعين الذي نشعر بالندم حياله. |
Boyut, Yoğunluk ve renklerine göre farklı yelpazeler hazırladık. | Open Subtitles | سوف تلاحظين الاختيار المنظّم بعناية للأحجام والكثافات والألوان |
Şehirler ve Yoğunluk binalarımızın büyük olmaya devam edeceği anlamına geliyor, ve bence şehirlerde tahtanın da oynayacağı bir rol bulunuyor. | TED | المدن والكثافة السكانية تعني أن مبانينا سوف تبقى كبيرة، وأعتقد أن هناك دور للخشب في المدن. |