Muhtemelen bu saate kadar zaman yolculuğunu açıklamaya çalışıyordur. | Open Subtitles | على الأغلب أنّه يحاول شرح السفر عبر الزمن الآن |
Muhtemelen bu saate kadar zaman yolculuğunu açıklamaya çalışıyordur. | Open Subtitles | على الأغلب أنّه يحاول شرح السفر عبر الزمن الآن |
Sen küçük yolculuğunu yaparken biz her şeyi halletmeye çalışıyorduk. | Open Subtitles | بينما أنت كنت كما تعلم , في رحلتك الصغيرة لقد كنّا فقط نُمسك بالكاد هذه الترتيبات مع بعضها |
Sen benim büyük dostumsun ve yolculuğunu seninle paylaşmaktan gurur duyarım. | Open Subtitles | أنت أخّي الهالك، وأنا فخور بمشاركتك رحلتك. |
Nasıl çalıştığını anlamak için, sesin kulağa olan yolculuğunu takip edebiliriz. | TED | لفهم كيفية عمل ذلك، يمكننا تتبع صوتٍ ما في رحلته إلى داخل الأذن. |
Bütün yolculuğunu bu vasiyet için harcadığını düşünecek olursak ekspres bir trendeydi ve... | Open Subtitles | وهذا يؤكد ان كامل رحلته كان مشغولا بكتابة الوصية, |
Rahminde 13 ay boyunca taşıdığı uğruna yiyecek bulma yolculuğunu ertelediği yavrunun cesedini geride bırakıyor. | Open Subtitles | إنها تغادر وخلفها جثة صغيرها الذبيح الذي حملته في رحمها ثلاثة عشر شهراً ومن أجله أخرت رحلتها في بحثها عن رزقها. |
İşin aslı zaman yolculuğunu daha heyecanlı düşünüyordum. | Open Subtitles | ضننت أن السفر عبر الزمن سيكون أكثر إثارة من هذا |
Kontrolsüz zaman yolculuğunu durduracak ve seni belirli bir yere bir kaç saatliğine gönderecek. | Open Subtitles | وسوف تكون قادرة على منع السفر عبر الزمن غير المنضبط ونرسل لك إلى ثابت في الساعات القليلة الماضية. |
Dik dik bakman zaman yolculuğunu daha hızlı yapmamı sağlamayacak. | Open Subtitles | التحديق به لن يجعل السفر عبر الزمن يصل أسرع من المتوقع |
Sakın zaman yolculuğunu açıklamaya çalışma. Hiç anlamadım, ve her seferinde başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | لا تحاولوا تفسير السفر عبر الزمن، إنّه غير منطقي ويصيبني بالصداع دوماً. |
Zaman yolculuğunu yaratmak için zaman yolculuğu yapmak gerekiyor. | Open Subtitles | يتطلب الأمر السفر عبر الزمن لصنع السفر عبر الزمن |
yolculuğunu başladığı anın ötesine kadar gitmen gerek. | Open Subtitles | عليك دفنها في عُمق أعماق المكان الذي بدأت منه رحلتك |
Yerini bana söylersen cehennem yolculuğunu hızlandırırım. | Open Subtitles | قل لي أين هي، وسأقدم رحلتك إلى الجحيم صريح. |
yolculuğunu tekrar düşün, Markussi. | Open Subtitles | استرجع ذكريات رحلتك يا ماركوسي |
Kennedy Teksas yolculuğunu eylülde duyuruyor. | Open Subtitles | كينيدي يعلن عن رحلته إلى تكساس في سبتمبر |
Kral'ın ölüler dünyasına iniş yolculuğunu anlatıyordu. | Open Subtitles | يوضح هبوط الملك في رحلته الى عالم الاموات |
onların gizli yolculuğunu kendi elimi bildiğim gibi biliyorum ve biz yakınız... hasat dolu bir gemimiz var bahardan önce paraza dönebiliriz en büyük işimizi bitirene kadar değil kuzeye yöneldi | Open Subtitles | طوال حياتى اعرف رحلته السريه نعم اعرف ذلك |
yolculuğunu tamamladı ve doğduğu sulara geri döndü. | Open Subtitles | لقد أتمت رحلتها وعادت إلى المياه التي ولدت فيها |
yolculuğunu tamamlama imkânı bulamayan bir İspanyol gemisinin saygılarıyla! | Open Subtitles | منحة من سفينة إسبانية وجدت نفسها غير قادرة على إكمال رحلتها |
Omar için deniz kokusu sadece Suriye'deki travmatik yolculuğunu hatırlatmayacak. | TED | بالنسبة لعمر، لن تُذكِّره رائحة البحر فقط برحلته المؤلمة من سوريا. |
Ancak hastalığı sırasında geçen aylarda geziye olan bağlılığı hiç azalmadı ve son yolculuğunu yürüteceğime dair ona söz verdim. | TED | لكن خلال أشهر مرضها، لم يتزحزح تفانيها للبعثة أبدا، و قطعت وعدا بأن أكمل الرحلة من بعدها. |
İnsan ve Saylon arasında bir ateşkes teklif etmek ve sana yolculuğunu tamamlama fırsatı sunmak için. | Open Subtitles | لأجل أن أعرض هدنة بين السيلونز وبين البشر وفرصه لكِ لإستكمال رحلتكِ |