| Zor bir geceydi ve şimdi sabrımı denemenin zamanı değil. | Open Subtitles | وكان ليل طويل والآن ليس الوقت المناسب لاختبار صبر بلدي. |
| derdi. Bizler ve bizim dışımızdakiler için merhamet gösterme zamanı değil. | TED | أنه ليس الوقت المناسب لنا لنري الآخرين الرأفة والرحمة. |
| Bu yüzden şimdi usule göre hareket etme zamanı değil. | Open Subtitles | لهذا، الآن ليس الوقت المناسب لعمل تلك الأمور بالترتيب |
| Bu masum numaralarının hiç zamanı değil! İkimiz de idam sehpasına çok yakınız! | Open Subtitles | هذا ليس الوقت المناسب لألاعيبك الطفولية, نحن الأثنين مهددين بالأعدام, |
| Ne olduğunu tahmin ediyorum ama şimdi zamanı değil. | Open Subtitles | انسى ذلك و لكن هذا ليس بالوقت المناسب أنا لن |
| Frank, şimdi hayat dersleri verme zamanı değil, tamam mı? | Open Subtitles | فرانك .. هذا ليس وقت تشرح لنا فيه دروس الحياة |
| Yani, kendine çeki düzen ver arkadaş. Kendine acıma zamanı değil | Open Subtitles | .حسنٌ، لملم شِتات نفسك يا صاح .لا وقت للشفقة على ذاتك |
| Yılın doğru zamanı değil. Balık akını olduğunda bir daha geliriz. | Open Subtitles | ليس وقتاً مناسباً على أي حال للصيد في السنة، سنعود عندما تعج البحيرة بالأسماك |
| Ama şu anda bunu tartışmanın zamanı değil. | Open Subtitles | قد يكون هذا صحيح، لكنه ليس الوقت المناسب لنُناقش هذا. |
| Şimdi burasının eyalet polisleriyle dolup taşmasının zamanı değil. | Open Subtitles | انه ليس الوقت المناسب للحصول على المكان الشرطة الدولية قادمة. |
| Utanma zamanı değil hanımlar. Dediğimi yapın. | Open Subtitles | إنه ليس الوقت المناسب لتخجلوا يا سيداتى أفعل كما أقول |
| Her neyse, daha sonra yapmalısın. Şimdi zamanı değil. | Open Subtitles | مهما كان ، يمكنك الاتفاق معها في وقت لاحق ، فهذا ليس الوقت المناسب |
| -Eminim ona söyletmek istediğiniz şeyleri... -Albay, şimdi zamanı değil. | Open Subtitles | أنا متأكد أنها قادرة على قول كولونيل هذا ليس الوقت المناسب |
| Ben de diyorum ki hem de yüzde yüz eminim bundan zamanı değil! | Open Subtitles | حسناً، صدقني أنت أنا متأكدة بنسبة مائة بالمائة أنه ليس الوقت المناسب |
| İyi, ben de yüzde yüz emin olarak zamanı değil diyorum. | Open Subtitles | حسناً، صدقني أنت أنا متأكدة بنسبة مائة بالمائة أنه ليس الوقت المناسب |
| Ajay bunu düşünmenin zamanı değil, bir karar almalısın. | Open Subtitles | هذا ليس الوقت للتفكير إنه وقت إتخاذ قرار |
| Anne, eğer konuşmak istiyorsan, zamanı değil. | Open Subtitles | أمي, إن أردت التحدث، فالآن ليس بالوقت المناسب |
| Zaman duvar inşa etme zamanı değil, zaman duvarları boyama zamanı. | TED | هذا ليس وقت بناء الجدران، هذا هو وقت البدء في طلاء الجدران. |
| Şaka zamanı değil ama hatırladın mı, filimde hani... | Open Subtitles | أعرف انه لا وقت للمزاح لكن تذكر في الفيلم |
| - Çöpçatanlığın zamanı değil. | Open Subtitles | هذا ليس وقتاً مناسباً لتعثري لي على عشيق |
| zamanı değil! Bir strateji hazırlamalıyız. | Open Subtitles | ليس هذا وقت الشرب علينا أن نخطط لخطوتنا التالية |
| Tatlım, şimdi zamanı değil. | Open Subtitles | العسل، والآن ليست المرة. |
| Şimdi duygusal olma zamanı değil, Tamam mı? | Open Subtitles | هذا ليس الوقت المُناسب لتكوني عاطفيّة ، حسناً ؟ |
| Biliyorum, zamanı değil, ama bir şeyler oldu... | Open Subtitles | اعرف ان الوقت غير مناسب ولكن اشياء قد حدثت |
| Biliyorum sana söylemenin zamanı değil ve üzgünüm. Alındın mı? | Open Subtitles | اعرف ان الوقت ليس مناسبا و أنا أسف لذلك هل تمانعين ؟ |
| - Şimdi zamanı değil. - Kapıyı aç diyorsam açacaksın. | Open Subtitles | الوقت ليس مناسباً إذا قلت إفتحوا الباب يحب أن تفتحوه |
| Ben sana detaylı olarak anlatırdım ama burası yeri ve zamanı değil. | Open Subtitles | حسناً, سوف اوضح ذلك لكى بالتفصيل. ولكن هذا وقت غير مناسب ومكان ايضاً. |
| Benimle öylesine takılmanın zamanı değil; boru hatları ve dev matkaplar dünyayı mahvediyor. | TED | ليس هذا الوقت للمجيء معي. خطوط الأنانيب والحفر قد دمرت الأرض، كما ترون. لا أستطيع تحمل كل كراهية النساء المستمرة. |