ويكيبيديا

    "zamanlarını" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • أوقات
        
    • أوقاتهم
        
    • وقتهما
        
    • وقتهم
        
    • يقضون
        
    • يؤجلون
        
    Burası, insanların bütün boş zamanlarını yerel şirketlerin bilgisayarlarına girmek için harcadıkları yerdi. Open Subtitles حيث كان هناك أشخاص يمضون أوقات فراغهم اختراق كمبيوترات مملوكة لشركات محلية
    Hayatınızın en zor zamanlarını bir grup insanla geçirirseniz o insanlara sonsuza dek bağlanmışsınız demektir. Open Subtitles تعلمون. عندما تعيشون أصعب أوقات حياتكم مع مجموعة من الأشخاص.
    Seninle dalga geçmelerine izin verme. zamanlarını sert görünmeye çalışmakla geçiriyorlar. Open Subtitles لا تدعهم يخدعوك انهم يقضون أوقاتهم يحاولون البحث عن الصعاب
    Çünkü bütün zamanlarını aslında yapmak zorunda olmadıkları şeylere takılarak geçirirler. Open Subtitles لأن يَقْضونَ أوقاتهم بالقلق عن هذه الأشياءِ العرجاءِ الغبيةِ التي لا يستطيعون فعلها
    Jamie ve Murtagh zamanlarını Jakobit İsyanı'na ait yapbozunun parçalarını bir araya getirmekle ve davayı gerçekten finanse etmeye istekli bir İngiliz komplosunun varlığını ya da umutsuz bir prensin babasının tahtına kavuşmak için yaptığı bir üçkağıt olup olmadığını keşfetmeye çalışmakla geçiriyordu. Open Subtitles أمضى جايمي ومورتاه وقتهما في محاولة حل لغز التمرد اليعقوبي وأكتشاف ما إذا كانت هناك حقاً مؤامرة إنجليزية
    Insanların nasıl düşündükleri, etrafındaki dünyayı nasıl gördükleri, zamanlarını ve enerjilerini nasıl kullandıkları ile ilgili. TED لكنها تمثل تفكير الناس، و كيف يرون العالم من حولهم، كيف يستخدمون وقتهم و طاقتهم.
    Bir düşünün: Pazarlamacılar tüm zamanlarını bizi bir markadan diğerine döndürmekle harcar. TED فكروا في ذلك: المسوقون يقضون كل وقتهم ليجعلونا نتحول من علامة تجارية لأخرى.
    Her neyse insanlar benim için rapor yazıyor teslim zamanlarını benim programıma uydurmak için geriye alıyorlar. Open Subtitles على اي حال الناس يكتبون التقارير عني يؤجلون المواعيد لتلائم جدولي
    Truva kilidi bir proxy üzerinden çalışıyor, ...ama kuryenin harddiskine de bakmalıyız, bu sayede giriş zamanlarını koordine ederiz. Open Subtitles قفل حصان طراودة يعمل خلال مفوض ولكننا نملك القرص الصلب لوسيط المال لذا فنحن ننسق أوقات الدخول
    Restorana girip çıkan herkesin geliş gidiş zamanlarını karşılaştırdım. Open Subtitles لقد طابقتُ أوقات الوصول والرحيل لكُل شخص دخل وخرج من المطعم.
    Fare deliği gibi bir yerdi ama hayatımın en güzel zamanlarını orada geçirdim. Open Subtitles كان المكان رثاً ، لكني حظيت بأفضل أوقات حياتي هُناك
    Hayatımın en kötü ve en güzel zamanlarını hatırlatıyordun. Open Subtitles وأتذكر اسوأ أوقات حياتي وأفضلها
    Andrew ve Danielle küçükken, bende çok mutsuzdum, onların uyku zamanlarını ağlamak için kullanırdım. Open Subtitles (كنت أحزن كثيراً أثناء طفولة (أندرو) و (دانييل كنت أبكي في أوقات قيلولاتهم
    Ama ayrıldıklarında, tahmin et zamanlarını kimle geçiriyorlar. - Ben. Open Subtitles وعندما ينفصلون، خمّن مع من يمضون أوقاتهم
    Hayatta kalanlar zamanlarını oradan oraya gezerek geçirirler. Open Subtitles أولئك الذين ينجون يقضون معظم أوقاتهم بالترحال
    Şu anda bütün zamanlarını bakıcılarıyla geçiriyorlar. Open Subtitles أما بالوقت الحالي، فهم يضيعون جلّ أوقاتهم مع المربّيات.
    Senin yaşındaki kızların çoğu zamanlarını alışveriş yaparak, erkeklerle dansa giderek ve müzik dinleyerek geçiriyor. Open Subtitles معظم البنات في عمرك، يقظون أوقاتهم بالتسوق، الرقص مع الأولاد، و الإستماع إلى الموسيقى
    Jamie ve Murtagh zamanlarını Jakobit İsyanı'na ait yapbozunun parçalarını bir araya getirmekle ve davayı gerçekten finanse etmeye istekli bir İngiliz komplosunun varlığını ya da umutsuz bir prensin babasının tahtına kavuşmak için yaptığı bir üçkağıt olup olmadığını keşfetmeye çalışmakla geçiriyordu. Open Subtitles أمضى جايمي ومورتاه وقتهما في محاولة حل لغز التمرد اليعقوبي وأكتشاف ما إذا كانت هناك حقاً مؤامرة إنجليزية
    Yenidoğan bir bebek bile ailesi kısıtlı zamanlarını yoğun bakımda kullandığından dolayı kuvözden direkt olarak kreşe gitmek zorunda kalmamalı. TED لا ينبغي ولا على حتى رضيع ضعيف الذهاب مباشرة من الحاضنة إلى روضة رعاية الأطفال لأن والديه أمضيا كل وقتهما القليل جالسين في العناية المركزة لحديثي الولادة.
    Gelip giderler. Ve öğretmenler, iyi öğretmenler çok fazla zamanlarını çocuklara bu deneyimler arasındaki geçişi nası yaptıracağını düşünerek geçirir. TED هم ينتقلون من وإليها. والمعلمون، كما تعلمون، المعلمون الجيدون يقضون وقتا طويلا بالتفكير في طرق لنقل الأولاد عبر هذه التجارب.
    Her neyse insanlar benim için rapor yazıyor teslim zamanlarını benim programıma uydurmak için geriye alıyorlar. Open Subtitles على اي حال الناس يكتبون التقارير عني يؤجلون المواعيد لتلائم جدولي

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد