ويكيبيديا

    "zorluyor" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • يضغط
        
    • يجبرني
        
    • يجبر
        
    • يدفعني
        
    • تحدي
        
    • يجبرك
        
    • تضغط
        
    • إجباري
        
    • يُجبره
        
    • يجبرهم
        
    • تجبر
        
    • تجبرني على
        
    • إجبار
        
    • يجبرنا على
        
    • يُجبر
        
    Eh, Selmak beni bazı ilişkileri düzeltmeye zorluyor. Open Subtitles حسنا سلماك يضغط على للعمل على اصلاح الامر
    Beni, dişimden tırnağımdan artırıp biriktirdiğim parayı fırlatıp atmaya zorluyor. Open Subtitles يجبرني على التخلي عن مالي الذي عانيت كثيراً في جمعه
    Metabolizması aşırı tepki gösteriyor sinir sistemini kapatmaya zorluyor. Open Subtitles الأيض لديه يعوضه بإفراط مما يجبر نظامه العصبي على التوقف
    beni takip ettiğine memnun oldum. bana gerçekleri sylemeye zorluyor. Open Subtitles أنا مسرور أنك تتبعتيني فهذا يدفعني أن أقول لك الحقيقة
    Bazen zorluyor gerçekten. Open Subtitles إنه تحدي أحياناً
    Sizi ona bakmaya zorluyor ve anatomi algınız nasıl olursa olsun, güzel, çirkin, korkunç ya da benimki gibi büyüleyici, sizi onunla yüzleştiriyor. TED إنه يجبرك على النظر إليه، ومواجهة منظورك الخاص عن التشريح. سواء كنت تجده جميلا، مقرفا، مزعجا، أو مذهلا، كما أجده أنا.
    - O beni zorluyor hatta. - Çok sarsıcı olmalı. Open Subtitles في الواقع، هي من تضغط علي يالها من صدمة لك
    Her neyse, patronu bunu umursamaması için onu zorluyor, fazla büyük bir şey olmadığını söylüyor. Open Subtitles على أي حال، رئيسهُ في العمل يضغط عليه ليتجاهل الأمر، يقول أنه ليس أمراً ذا أهمية
    Hemen önlerinde, onları çok zorluyor. Open Subtitles يضغط على نفسه أكثر من اللازم ويتصدّر الآخرين
    Kızın kafasını karıştırıyor, kendisiyle yatmaya zorluyor. Open Subtitles إنه يعبث بعقلها. إنه يضغط عليها لتمارس الجنس معه.
    Onu gözetlememem gerekir ama... onu isteyen tarafım beni buna zorluyor. Open Subtitles أعرف بأنني يجب ألا أراقبه لكن ذلك الجزء مني الذي يريده يجبرني لذلك
    Zekice. Beni dosyaya bakmaya ya da bir daha oturmamaya zorluyor. Open Subtitles تصرف ذكي، يجبرني إما على التعامل مع الملف أو الوقوف مدى الحياة
    Sabit basınç solucan deliğini aktif kalmaya zorluyor, yani bir Yıldız Geçidinin açık kalabileceği maksimum süre kadar beklemek zorundayız. Open Subtitles الضغط المستمر يجبر الثقب الدودي أن يبقى نشط مما يعني أننا يجب أن ننتظر كل الوقت الذي يمكن أن تبقى البوابة فيه مفتوحة
    Muhtemelen birini gücünü gösterirken izlemeye zorluyor. Open Subtitles الإحتمالات هي أنه يجبر أحدهما على مشاهدة قوته تطبق على الأخر
    Babam beni Hristiyan Üniversitesi'ne gitmem ve hatip olmam için zorluyor. Open Subtitles أبي يدفعني إلى الذهاب لــجامعة مسيحّيــة وأصبــح قسيسّ
    Gurur duyuyoruz ama bazen çok zorluyor. Open Subtitles ونحن فخورون . ويعتبر تحدي
    Dayanışmanın sıfırsız toplam ilişkilerinin her türü, insanların insaniyetini onaylamaya zorluyor sizi. TED على أي شكل من أشكال الإعتماد المتبادل، ومجموع العلاقة اللاصفرية يجبرك على التعرف على شخصيات الناس
    Bak, İçişleri beni polise şikâyette bulunmaya zorluyor. Open Subtitles أنظر، شعبة الشؤون الداخلية تضغط علي كي أقدم شكوى لمركز الشرطة.
    Beni de kendisi gibi piyanist olmaya zorluyor. Open Subtitles أنه يحاول إجباري لكي أصبح عازف بيانو، مثله.
    Tabii, elbette(! ) Brennen, onu soğuk kanlı bir katil olmaya zorluyor. Open Subtitles {\pos(192,220)}نعم, صحيح, (برينين) يُجبره على القتل بأعصاب باردة
    İnanların sevdiği kişileri kaçırıp rehin alıyor ve özgürlükleri karşılığında masum kurbanları öldürmeye zorluyor. Open Subtitles اذن انه يقوم باختطاف أحباء الناي يحتجزهم مقابل فدية ومن ثم, يجبرهم على قتل الضحايا الأبرياء
    Gerçekte, artık timler beyinlerimizi daha çok tim makinaları gibi davranmak için zorluyor. TED لذلك بالفعل , التيمات الآن تجبر عقولنا لكي تصبح كالآلات التيمية
    Evet, yazmak gözlerimi açık tutmaya zorluyor beni. Open Subtitles نعم، الكتابة تجبرني على أن أُبقي عيناي مفتوحتان.
    Aynıları Mulder'ın hayatını tehdit ediyor onu yer altında yaşamaya zorluyor. Open Subtitles إجبار الذي ه للعيش تحت الأرض. ماذا يريد مع مولدر؟
    Peki, savaş modeli sizin kazandığınızı söylemeye zorluyor bizi, her ne kadar bilişsel bir kazanç elde eden sadece ben olsam da. TED حسناً، يبدو أن مجاز الحرب يجبرنا على القول بأنك فزتي، على الرغم من أنني الوحيد الذي اكتسبت معرفة فكرية.
    Geçmişi sormak yerine "eğer" diye sormak, beyni simule etmeye zorluyor. TED السؤال بـ"ماذا لو،" بدلًا من السؤال عن الماضي، يُجبر الدماغ على إجراء محاكاة.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد