Uzmanlar, bu gezegenin tüm sakinleri için inek yetiştirmenin imkânsız olduğu konusunda hemfikir. | TED | يتفق الخبراء أنه من المستحيل تربية أبقار تكفي سكان هذا الكوكب. |
Ve benim buradaki kısa hikayem ise şu: bir gün yolda araba kullanıyorsunuz ve bir inek görüyorsunuz ve sürmeye devam ediyorsunuz çünkü daha önce birçok inek görmüştünüz. | TED | ومثلي هنا هو أنك تقود سيارتك على الطريق وترى بقرة، وتواصل السير لأنك قد رأيت أبقار من قبل. |
Arkada görünen inekler babamın ve ineklerin de arkasında Nairobi Milli parkı bulunuyor. | TED | هذه أبقار أبي خلفي, وخلف هذه الأبقار, يقع منتزه نيروبي الوطني. |
Bunlar aslında ABD, Teksas, Summerfield besi yerindeki inekler. | TED | في الحقيقة هي عبارة عن أبقار في حقول التسمين في سمرفيلد، تكساس، الولايات المتحدة. |
200 yaşındaki inekleri ya da tavukları tüketmiyoruz. | TED | نحن لا نستهلك أبقار أو دجاج عمره 200 عام. |
Çoğu büyük kıyafet zinciri Hint derisi satıyor, yediğimiz ineklerden tamamen farklı ineklerden gelen derileri. | Open Subtitles | معظم السلاسل الكبرى تبيع الجلود الهندية... ... الجلود التي تأتي من أبقار مختلفة تماما عن تلك التي نأكلها. |
Her karıya dört inek olmak üzere 22 kez tazminat ödeyecek. | Open Subtitles | سيدفع 22 من حالات التعويض أربع أبقار إلى كل زوجة |
Para getirdiği sürece inek ya da kahve annen için fark etmez. | Open Subtitles | أمّكِ لا تهتمّ إن كانت أبقار أو بن طالما تدر مال |
- Bu çiftlikte fazla bir şey yok. Sadece bir iki inek, tavuklar ve ben. | Open Subtitles | هذه المزرعة كانت كئيبة مجرد بضعة أبقار ودجاج وأنا |
Çünkü, daha önce bir inek çiftliğine hiç gelmedim. | Open Subtitles | بالطبع، لم يسبق أن كنت في مزرعة أبقار من قبل |
Bu garip. İnek olarak geri döneceğimizi düşünürdüm. | Open Subtitles | هذا غريب، كنت أظنها ستعود على هيئة أبقار |
İnekler, domuzlar. Bir çiftlikteki bütün hayvanlar üstüne işeyecek. | Open Subtitles | أبقار ، خنازير ، سوف أحضر مزرعة كاملة للتبول عليك |
Hey, çatıda inekler var. Ben de çağrı cihazım bozuldu sanıyordum. | Open Subtitles | هناك أبقار على السطح بالفعل ظننت أن جهاز استدعائي معطل |
Kutulardaki vücut parçaları ve zehirlenmiş inekler mi? Normal değil. | Open Subtitles | أجزاء بشرية في صناديق وتسمم أبقار هذا غير طبيعي |
Karısına nasıl bir anda aşık olduğunu anlattı, aynı şu Michigan'daki inekler gibi. | Open Subtitles | عن كيف شعر أنه يحبها مثل أبقار ميتشيجان |
Beş köpekleri, üç inekleri, iki domuzları keçileri ve bir de eşekleri varmış. | Open Subtitles | لديها 5 كلاب و3 أبقار وخنزيرين وماعز وحمار |
Otla beslenen ineklerin, antibiyotik almadıkları için fabrikada yetiştirilmiş hayvanlara kıyasla daha sağlıklı bir besin kaynağı olacakları öne sürülüyor. | Open Subtitles | أبقار ترعى العشب ولا تأخذ أيّة مضادات حيوية، وعليه من المفترض أن تكون مصدر طعام صحّي لنا، مقارنةً مع حيوانات المصانع. |
Aslanların beslendigi et, Reiden Global böcek ilaçlarıyla işlem görmüş tahıllarla beslenen ineklerden geliyordu. | Open Subtitles | اللحم الذي أكله تلك الأسود جاء من أبقار تغذت على حبوب تم معاملتها بمبيدات من "ريدين غلوبال" |
Yaşlı bir adam bir avuç hasta Meksika ineği satın almışsa, işi bitmiş demektir. | Open Subtitles | عندما يشتري عجوز قطيع أبقار مكسيكية مريضة, يكون قد فقد رشده |
Pekala, kurbanın yarasında sığır eti bulduğun için... bunun ceset çiftliğindeki bir inekten gelebileceğini düşünüyorsun. | Open Subtitles | إذاً,لأنك وجدت لحم بقر في مسالك الجرح للضحية فأنت تعتقد أن اللحم من إحدى أبقار مزرعة البحث؟ |
Bir süreliğine astronottum, daha sonra kovboy oldum ve tüm öğleden sonra da itfaiyeciydim. | Open Subtitles | لقد كنت رائد فضاء لفترة من الوقت ثم كنت راعي أبقار وبعد ذلك فترة الظهر كنت رجل اطفاء |
Ertesi sabah çiftçinin ineklerinin yarısı hastalanmış, çoğu ölmüş. | Open Subtitles | وفي الصباح التالي,نصف أبقار الفلاحين أصيبت بالمرض,ومات الكثير. |
Ama ineklerimiz vardı ve kendimiz yapardık. | Open Subtitles | لكن كانت لدينا أبقار ، وكُنا نصنع مخيضنا الخاص |