| Atlantic Monthly'e bir parça sattım, ve bu Reader's Digest'te tekrar yayınlandı. | Open Subtitles | و بعت قصة لمجلة أتلانتيك الشهرية و أعادو نشرها في ريدرز دايجيست |
| Hem biliyorsun, Atlantic bir aile şirketidir, aynen Shaw Ajans gibi. | Open Subtitles | و أنت تعلم ، أتلانتيك هي عائلتي ، مثل وكالة شو |
| Evet, ama Bay Clark, biliyorsunuz, uzun zamandır Atlantic'teyim ben o adamlara bir şans vermek istiyorum, yani en azından karşı teklif getirebilmeleri için. | Open Subtitles | نعم ، لكن سيد كلارك ، أنت تعلم ، أنا منذ مدة في شركة أتلانتيك أريد فقط أن أعطيهم فرصة علي الأقل لمجاراة العرض |
| Kocamın en iyi arkadaşlarından biriydi. Atlantic City'de beraber çalışırlardı. | Open Subtitles | لقد كان صديقا مقربا من زوجي عندما كانا في أتلانتيك سيتي |
| O yüzden Atlantik City'e yalnız uçmanı istiyorum ve seninle orada buluşacağım. | Open Subtitles | لذلك أريدك أن تسافري لمدينة أتلانتيك بمفردك وعند رجوعي سأقابلكِ في المطار |
| Atlantic City'de de mutlu değildin. Mutlu olacağını düşünmüştüm. | Open Subtitles | و لا في أتلانتيك سيتي اعتقدت أنك ستكونين سعيدة |
| Jimmy Fingers. Jimmy Fingers... Atlantic City'li eski kumarhane sahibi. | Open Subtitles | جيمي فينجرز رجل الكازينو السابقِ خارج مدينة أتلانتيك |
| Atlantic City'de, Bally'de şovu var. | Open Subtitles | يقدّم فقرة عند فندق بالي في أتلانتيك سيتي. |
| Mesajınız aldım. Atlantic City'den. atlayıp hemen geldim. | Open Subtitles | وصلتني رسالتك فأتيت مسرعاً من أتلانتيك سيتي. |
| Atlantic City'den Golden Nugget Ballydeki şovumla ilgili güzel şeyler duymuşlar | Open Subtitles | ذلك فندق غولدن ناغيت أيضاً في أتلانتيك سيتي. |
| Hayır. Bell Atlantic'e telefon ederek olmuyor. | Open Subtitles | كلا, لا يمكنها الاتصال بشركة بيل أتلانتيك هكذا |
| Şirketim, Atlantic Plakçılık, kontratınızı Swing Time'dan aldı. | Open Subtitles | شركتى , تسجيلات أتلانتيك أحضرت عقدك من شركة سوينج تايم |
| Atlantic Plakçılık, bana iyi davranıyor ama özel bir şey yapmamı istiyorsanız kendi orkestrama ihtiyacım olacak. | Open Subtitles | لقد كانت علاقتي بتسجيلات أتلانتيك جيدة بالنسبة لي و لكن إذا أردتني أن أفعل شيئاً متميزاً يجب أن تكون لي فرقتي الخاصة |
| Biliyorsun, Ray, Atlantic'le olan kontratın dört aya kadar bitiyor. | Open Subtitles | أتعلم يا راي ، سينتهي عقدك مع أتلانتيك خلال أربعة أشهر |
| Daha iyi bir fikrim var. Niye Atlantic City'e gidip bir ev hesabı açmıyoruz? | Open Subtitles | لدي فكرة أفضل لم لا نذهب إلى أتلانتيك سيتي و نفتح حساباً جارياً |
| Daha iyi bir fikrim var. Niye Atlantic City'e gidip bir ev hesabı açmıyoruz? | Open Subtitles | لدي فكرة أفضل لم لا نذهب إلى أتلانتيك سيتي و نفتح حساباً جارياً |
| Atlantic Vista Havayollarının 1256 sefer sayılı Paris uçağı yolcularına son çağrı. | Open Subtitles | النداء الأخير لخطوط "أتلانتيك فيستا" الجوية الرحلة رقم 1256 المغادرة إلى باريس |
| Atlantic bölgesini kontrol eden Enoch Thompson'ın yerine suç organizasyonunun başına geçeceksin. | Open Subtitles | أنتم تضعون "اينوك طومسن" على رأس منظمة إجرامية تتحكم في مقاطعة "أتلانتيك". |
| Sen de Atlantic City'den orada da gansterler ve katiller var ama daha az suça eğilimliler. | Open Subtitles | و أنت من أتلانتيك سيتي حيث لديهم عصابات و عنف ايضا لكن نسبة تكرار الجرائم أقل |
| Onu alışverişe götürmeliyim arkadaşlarına ve Atlantic City'e. | Open Subtitles | علي ان أخذها للتسوق الى عند أصدقائها الى أتلانتيك سيتي |
| Ve 1945 yılında, “Atlantik Monthly” dergisinde bir makale yayınladı. | TED | وفي 1945، نشر مقالا في مجلة تُدعى أتلانتيك مانثلي. |