Ayrıca Light-kun hiç bilmeden suçlular ölüyordu. Hem gözaltı kameraları bunu kanıtladı. | Open Subtitles | ولم يكن لديك طريقة لمعرفة أن المجرمون قد ماتوا والكاميرات أثبتت ذلك |
Ancak davacı taraf sizin şüpheli karaktere sahip bir kadın olduğunuzu kanıtladı. | Open Subtitles | ولكن النيابة العامة قد أثبتت أن أنّك امرأة ذات طابع مشكوك فيه |
Ancak, karbon vergisinin kendisi de popüler olmadığını ve politik bir çıkmaz olduğunu kanıtladı. | TED | ومع ذلك فأن ضريبة الكربون في حد ذاتها أثبتت أنها لا تحظى بشعبية وبأنها الطريق السياسي مسدود أمامها. |
Bu liderler Budrus gibi yerlerde pasif gücün işe yaradığını ispat ettiler. | TED | وقد أثبتت هذه القيادات أن اللاعنف ينجح في أماكن مثل بدرس. |
Roma'daki tecrübelerim kanıtlıyor ki, verileri kullanarak hayat kurtarabiliriz. | TED | تجربتي السابقة في روما أثبتت أنه باستخدام البيانات يمكنكم إنقاذ الأرواح. |
Ama aslında, matematik ve sonraki bulgular gösterdi ki bunun tam tersi doğru. | TED | لكن في الواقع، الرياضيات، ونتائج الفريق البحثي اللاحقة أثبتت العكس تماما. |
Fransız gibi görünebilirsin ama ama kalbinin hala bir Hintli kalbi olduğunu kanıtladın. | Open Subtitles | لقد أثبتت لي ، قد تبدو الفرنسية. ولكن كنت هنديا في القلب |
Benzer deneyler dik açılı üçgenler de dahil, dar açılı üçgen dışında diğer şekillerin de uyanacağını gösteriyor. | TED | أثبتت التجارب أن جميع الأشكال بخلاف المُثلث الحاد الزوايا، بما في ذلك المُثلث القائم الزاوية، ستنشط مُجددًا. |
emredildiğini düşünüyor. Mirasının anlaşılması zor olsa da, Sankara'nın birçok politikası zamanının ötesinde olduğunu kanıtladı. | TED | رغم أنّ إرثه مُعَقّد، إلّا أن العديد من سياسات سانكارا أثبتت أنها سابقة لعصرها. |
Küçük olduğunu biliyorum ama Lisa, olgun ve güvenilir olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | أعلم أنها صغيرة، ولكنها أثبتت أنها ناضجة ويمكن الاعتماد عليها. |
Esteban'ın vakası, virüsün yok olabileceğini kanıtladı. | Open Subtitles | لقد أثبتت حالةاستبان أن وقف انتشار الفيروس ممكن |
Benim için doğru olduğunu sandığım kız, ne yaptı etti bana öyle olmadığını kanıtladı. | Open Subtitles | فالفتاة التى اعتقدت أنها فتاتى المختارة ، أثبتت أنها ليست كذلك |
Sis ve fırtına tehlikeyi arttırsa da Amy, her bir zorluğun üstesinden gelebileceğini azmi ve yeteneği ile bunu bir kez daha kanıtladı. | Open Subtitles | مع الغيوم والرياح لخطر هذه الرحلة إمي أثبتت مجددا أنه بموهبتها ومهارتها المجردة وتصميمها وإرادتها, |
Tanıdık geldi mi? Annem bir kuruş bile alamayacaktı ama sonra adamın vefasız olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | الأم حين حكم عليها بذلك أثبتت أنه غلير مخلص لها |
Bu olayın da ispat ettiği üzere çok fazla risk var. | Open Subtitles | المخاطر كبيرة جداً كما أثبتت هذه الحادثة. |
Okyanus tabanındaki yükseltilerden alınan örnekler, bunların Dünya'nın sonsuz doğum döngüsünün en genç parçaları olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | أثبتت العينات أن قاع المحيط على طول الحيد هو الأحدث على الأرض، حيث يتجدد باستمرار. |
Kendisi bütün küçük kızlara 2 metre boya ulaşabileceklerini gösterdi. | Open Subtitles | لقد أثبتت للفتيات الصغيرات فى كل مكان أنهم قد يصلوا الى طول 6 أقدام ونصف |
Tanrı aşkına, bırak gitsin. Haklı olduğunu kanıtladın. | Open Subtitles | أتركي الموضوع لوجه الله لقد أثبتت وجهة نظرك |
Araştırmalarımız Perrinia immortalis'deki kimyevi maddenin hücre hayatını uzattığını gösteriyor. | Open Subtitles | بحوثنا أثبتت وجود ماده كيميائيه بداخلها تستطيع التأثير بشكل كبير على الخلايا |
Bu çılgın teoriyi savunmamın tek nedeni çünkü yaptığımız her şeyle doğruluğu kanıtlandı. | Open Subtitles | أتعلق فقط بهذه النظرية المجنونة لأنها أثبتت صحتها في كل خطوة طوال الطريق |
Psikolojik acının kendini fiziksel acı olarak gösterebildiğini kanıtlayan birçok araştırmacı var. | Open Subtitles | البحوث المختلفة أثبتت أن الألم النفسي يعبر عن نفسه بصورة جسدية |
Eğer Dünya Cumhuriyeti, Votanların uzay kahramanlarını öldürdüğünü kanıtlarsa bunu bize karşı kullanırlar. | Open Subtitles | إذا أثبتت جمهورية الأرض أن الفوتانز قلتوا أبطال الفضاء البشريين سيستخدموا ذلك ضدنا. |
Daha sonradan yapılan galaksilerin ölçümleri bu şaşırtıcı sonucu onayladı. | TED | وقياسات لاحقة لمجرات منفردة أثبتت هذه النتيجة المحيرة. |
Oprah'daki anlar, imkânsızın yapılabileceğini kanıtladılar. | TED | أتعلمون، تلك اللحظات مع أوبرا، أثبتت أن ما يفترض أن يكون مستحيلا هو قابل للتحقق. |
Tekrarlanmış psikoloji testleri, hedefinizi birine söylemenizin onun gerçekleşme olasılığını azalttığını ispatladı. | TED | أثبتت التّجارب السّيكولوجيّة المتكرّرة أنّ إخبار أحد ما بهدفك يُقلّل من إمكانيّة تحقيقه. |
Bayan Watkins kandırma sanatında ne kadar tecrübeli olduğunu daha önce de kanıtlamıştı. | Open Subtitles | السيدة ويتكينز لقد أثبتت ذكائها من قبل إنها تمارس فن الخداع |
testler göstermiştir. O 18 dakikada, ya da 10 dakika, ya da beş dakika, | TED | الإختبارات أثبتت ذلك. اذن خلال ثمانية عشر دقيقة، أو عشر دقائق، أو خمس دقائق، |
Küçük yaşına rağmen tam bir haydut gibi yaşamışsın ve bu davadaki şiddet olayları bana hala tehlikeli bir birey olduğunu kanıtlamıştır. | Open Subtitles | وطوال حياتك القصيرة الماضية تصرفت وكأنك رجل عصابة وهذه الحادثة العنيفة قد أثبتت لي أنك مازلت شخصاً خطيراً |