| Dinle... eğer sana zorla mayonez yedirilmeye çalışılırsa, saatin yanındaki düğmeye bas yeter.. | Open Subtitles | إذا أجبرت على أكل هذا المايونيز إضغط ببساطة على هذا الزر الموجود بالساعة |
| ve adam terk edilmiş bir evin içindeydi, dışarıda değil ve ev tıpkı Adriana'nın zorla terk ettiği evine benziyordu. | TED | كان في الحقيقة داخل منزل مهجور، وليس خارجه، منزل مماثل تماماً لمنزل أدريانا التى أجبرت على مغادرته. |
| Sizinle ilişkim ortaya çıktığı için istifaya zorlandım. | Open Subtitles | لقد أجبرت على الاستقالة لاكتشاف علاقتي بكم |
| Çabuk geçmesini istiyordum, ama bunun yerine her saatin, her saniyenin geçişine tanık olmaya zorlandım. | Open Subtitles | أردت أن يمر الوقت سريعاً ، لكن بدلا من ذلك أجبرت على أن أشهد على مرور كل ثانية من كل ساعة |
| İtiraf edeceğim ki bazı demir parçaları Kızılderililer'e satmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | ولكن علي أن أعترف.. لقد أجبرت على بيع بعض الحديد للهنود |
| Fakat buradaki donma sebebiyle, işlemi tersten yapmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لكن نظرا للظروف المحيطة هنا أجبرت على عكس الطريقة متى؟ |
| Ancak, polisin seks işçileri ve müşteriler hakkında aldıkları önlemler yüzünden tutuklanmamak için tek başına çalışmak zorunda kaldı. | TED | ولكن خلال حملة الشرطة على محترفي الشوارع وزبائنهم، أجبرت على العمل بمفردها لتجنب الاعتقال. |
| Cinsel ilişkiye zorlanmış gibi ama öldürüldüğünden emin değilim. | Open Subtitles | يبدو أنها أجبرت على الجماع ولكن هل تعلم لست واثقة من أنها قتلت |
| Ablan alıkoyuldu ve metamfetamin, kalp krizi geçirene kadar burnundan ve boğazından zorla döküldü. | Open Subtitles | أختك قيدت و أجبرت على تعاطي المخدارات من أنفها و حلقها حتى توقف قلبها |
| Önce zorla evlendirilmiş, sonra da pazarlanmış. | Open Subtitles | بالبداية , أجبرت على الزواج بعدها , ببيع نفسها |
| zorla yazdırılan mektuptaki sözümden döndüğümü yazın. | Open Subtitles | اطبع لي رسالة التراجع التي أجبرت على كتابتها |
| zorla ilaç içiriyorlar. Kimyasal hadım yapıyorlar. | Open Subtitles | حيث أجبرت على تعاطي العقاقير ما يدعى الإخصاء الكيميائي |
| Penny tarafından senin cinsel sorunlarını konuşmaya zorlandım. | Open Subtitles | أجبرت على التحدث مع بيني عن حياتك الجنسية |
| Ayrıca henüz sahip olmadığım ehliyetimden de üç puan ceza aldım ve suçluların önünde paslanmaz çelikten bir kâseye çişimi yapmayı reddettiğim için de hak edilmemiş bir özrü dilemeye zorlandım. | Open Subtitles | كما أني حصلت على 3 نقاط كمخالفة على رخصة القيادة التي لم أحصل عليها بعد كما أني أجبرت على تقديم اعتذار غير مستحق |
| biriyle evlenmeye zorlandım bir yıl sonra burada bir kıtlık başladı ve pek çok insan öldü. | Open Subtitles | أجبرت على الزواج و بعد عـام ضربت المجاعة هذا المكان و أناس كثر ماتوا |
| "Seçim şansım yoktu, yapmaya zorlandım." | TED | يقولون: " لم يكن لدي خيار؛ لقد أجبرت على فعل ذلك." |
| Ödeme bölümünü bir kişiye ve bir tek mektup doldurma makinesine düşürmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | أجبرت على تقليص عاملي قسم دفع الأجور إلى شخص واحد وآلة لصنع الطّرود. |
| Bütün gün bu sevimsiz şeye bakmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | أجبرت على النظر إلى ذلك الشيء القبيح طول اليوم |
| Bir bayanın onurunu korumak için, ellerimi kullanmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد أجبرت على أستخدام يدي للدفاع عن شرف سيدة |
| Crickett, Marian Matthews'in arabasından bujileri çaldı o da geceyi Shamrock Motel'de geçirmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | كريكت , سرقت أسلاك البطارية , أو شيئا ما من سيارة مارين ماثيو , ولقد أجبرت على قضاء الليلة في نزل شامروك |
| Savaş zamanında hükümet, beklenmedik bir ittifak daha yapmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | الآن في حالة حرب الحكومة الاتحادية أجبرت على اجراء تحالف غير متوقع أخر |
| Annesinin bir bebeğin kalbini... taş bir hançerle çıkarmasını izlemeye zorlanmış... | Open Subtitles | أجبرت على مشاهدة، كما والدتها ستخفض قلب هذا الطفل خارج مع خنجر الحجر. |