İnsanlarla vücutları hakkında konuşmayı bırakmalısın, ve nereden, bilirsin, bebeklerin nereden geldiğinden. | Open Subtitles | لا يجب أن تتكلم مع الناس عن أجسامهم ومن أين يأتي الأطفال |
Uyudukları zaman vücutları fazla mesai yapıyor, vücudun enerji veren glükoz deposunu yakıyor. | TED | عندما ينام المصابون بالأرق، فإن أجسامهم تظل تعمل ساعات إضافية. مستهلكة الطاقة التي يستمدها الدماغ من الجلوكوز. |
Bu kişilerin doğum öncesi yaşadıkları açlık deneyimi vücutlarını çok farklı yönlerde değiştirmiş gibi görünüyor. | TED | تجربة المجاعة ما قبل الولادة لهؤلاء الأشخاص أدّت على ما يبدو لتغيير أجسامهم بطرق عديدة. |
Peki vücutlarını kayaya veya kuma çevirebilen süper kahramanlar? | TED | وماذا عن الأبطال الخارقين الذين تتحول أجسامهم إلى صخور أو رمال؟ |
Daha küçük cüsseli oldukları için vücut ısılarının yetişkinler kadar düşmesine izin veremezler. | Open Subtitles | ... لأن أجسامهم قليلة الوزن لا يستطيعون خفض درجة حرارتهم مثل الكبار البالغين |
bedenleri gerçekten aç kalıyorsa ne öğrenebilirler? | TED | كيف يمكنُ لهم التعلم إذا كانت أجسامهم تشعرُ بالجوع تمامًا؟ |
Bedenlerini fiziksel olarak zıpkınlar ile balinalar arasına koyuyorlar. | TED | يقومون بدنيًا بوضع أجسامهم على الخط بين الحيتان وصياديها. |
Zihinleri, bedenlerinin dayanabileceğinden daha fazla çalışmaktadır. | Open Subtitles | عقولهم تعمل بجدّية أكبر من أجسامهم يمكن أن تتحمّل. |
Fiziksel bedenlerinden kurtulup, var olmanın daha yüksek bir boyutuna erişerek saf enerji hâlinde yaşama durumu. | Open Subtitles | لقد تخلصوا من أجسامهم المادية و إرتقوا لمستوى أعلى من الوجود حيث يعيشون كطاقة صافية |
Fakat işin aslı şu ki herkes bir doktorla rahatça vücutları hakkında konuşabilmelidir. | TED | ولكن حقيقة المسألة هي أن كل شخص يجب أن يشعر بالراحة في التحدث إلى طبيب عن ما يحدث في أجسامهم. |
Ve vücutları her gece, her gece sıkıdır ve pürüzsüz, tenin olması gerektiği gibi. | Open Subtitles | و كل ليلة هي ليلتهم0 كما أن أجسامهم قوية و مشدودة0 و ناعمة0 |
Eğer zehir yüklü bir ağa düşerlerse vücutları felç olacak ve kıpırdayamaz hale gelecekler. | Open Subtitles | اذا مسكناهم في شبكة محمله بالسم أجسامهم ستصبح مشلوله وهم لَن يتزحزحوا |
Eğer zehir yüklü bir ağa düşerlerse vücutları felç olacak ve kıpırdayamaz hale gelecekler. | Open Subtitles | اذا مسكناهم في الشبكة محموله بالسم أجسامهم ستصبح المشلوله وهم لَن يتزحزحوا |
Onların vücutları seninki gibi düzgün olsaydı, ekip değiştirirdim. | Open Subtitles | لو كانت أجسامهم جميلة مثلك كنت لأغير موقفي. |
vücutları kaynaşıyor ve çok başlı bir kral fareye dönüyor. | Open Subtitles | في النهاية، تُدمج أجسامهم سوياً ويشكلون ملك فئران حي ذو رؤوس متعددة |
vücutlarını klonluyorlar, ve bilinçlerini diğer vücuda aktarıyorlar. | Open Subtitles | من الواضح انهم يستنسخون أجسامهم ثم ينقلون وعيهم من واحد لأخر |
vücutlarını, ideal ısı olan 33 dereceye kadar ısıtmak için güneş altında bekliyorlar. | Open Subtitles | هم يأخذون حمام الشمـس ليشحنوا أجسامهم بأقصى درجة حرارة ممكنه وهى َ 33 درجه مئويه |
Güneş ışığını böylesine etkin şekilde toplayarak sürüngenler kendi ürettikleri enerjinin çok azını vücutlarını ısıtmak için kullanırlar. | Open Subtitles | ولجمع الطاقه الشمـسيه بكفائه كبيره تحتاج الـزواحـف إستخدام جزء قليل جداً الطاقة التى تولدها لتدفئة أجسامهم |
Bütün vücutları ısındığı zaman deniz iguanaları vücut ısılarını hemen hemen benim kadar uzun süre koruyabilirler. | Open Subtitles | وعندما يسخنون كلياً الإيجـوانات البحـريه تستطيع أن تبقى درجة حرارة أجسامهم ثابته بشكل ثابت مثلى أنا |
İki aşık ilk kez buluşunca bedenleri alev gibi olur. | Open Subtitles | التقاء العشاق في اول مرة، يُشعلُ النار في أجسامهم. |
Bedenlerini uyuşturucu, alkol ve evlilik öncesi seks ile harap etme günahına giriyorlar. | Open Subtitles | لقد تنازلوا عن أجسامهم أمام إغراء وتدمير.. المخدّرات، الكحول والزّنا. |
Yavruların etrafında, hatta bedenlerinin içinde bile buz kristalleri oluşmaya başlıyor. | Open Subtitles | فتنمو بلورات الثلج حول الصغار وحتى داخل أجسامهم |
Çünkü Seyyahlar, onlara bedenlerinden utanmaları gerektiğini henüz öğretmemişlerdi. Seyyahla Hintlinin çift olması biraz saçma olmuş. | Open Subtitles | لأن المهاجرين لم يعلمونهم كيف يخجلون من أجسامهم بعد إنهما ثنائي غريب هؤلاء المهاجرين و الهنود |
Ama vücutlarının uzun süre o kadar zorlanmaya dayanması imkansız. | Open Subtitles | لكن أجسامهم لن تتحمل هذا الإجهاد لوقت طويل |
Buna ek olarak insanlar, vücutlarına kanat gibi antropomorfik olmayan yapılar ekleyebilir, kanat hareketini sinir sisteminde hissedip kontrol edebilirler. | TED | ستمتد أجسامهم أيضًا إلى هياكل غير مجسمة، كالأجنحة مثلًا، حيث سيسيطرون ويشعرون بكل حركة جناح عبر جهازهم العصبي. |
Her yıl 50 milyar ton karbonu vücutlarında karbon dioksit olarak çeviriyorlar, bu da okyanus ekosistemini besliyor. | TED | سنوياً، يُصلحون 50 مليار طن من الكربون على شكل ثاني أكسيد الكربون إلى أجسامهم والذي يُغذي النظام البيئي للمحيط. |
vücutlarındaki yüksek elektrik aktivitesi kollarındaki saatlerin bozulmasını yol açar. | Open Subtitles | النشاط الكهربائى الزائد فى أجسامهم يجعل الساعات لا تعمل |
Etrafıma baktım ve bunun tüm çevremde böyle olduğunu gördüm. Abartısız yüzlerce birey kendi bedenlerine ve kişiliklerine uymayan bir avuç sesi kullanıyordu. | TED | نظرت حولي ورأيت هذا يحدث في كل مكان من حولي، حرفيًا، مئات من الأشخاص يستخدمون أصواتًا معدودة، أصوات لا تلائم أجسامهم ولا شخصياتهم. |