| Yani Hoşuma gitsin ya da gitmesin bir arkadaşın düğününe davet edilmeyince kertenkele beynim topluluğumdan dışlanma hissine kapıldığımda verdiği aynı tepkiyi veriyor. | TED | سواء أحببتُ ذلك أو لا، عدم دعوتي لحضور حفل زفاف صديق، يحدثُ دماغي الزاحف نفس الاستجابة وكأنني على وشك الاستبعاد من مجتمعي. |
| Yüzeysel bakınca, Hoşuma gidiyordu ama derinlerde, sanırım mutsuzdum. | Open Subtitles | سطحيّاً، أحببتُ ذلك لكن... في داخلي كنتُ أجد نفسي بائساً |
| Hoşuma gitti... ..bir süreliğine. | Open Subtitles | لقد أحببتُ ذلك أحببته للحظةٍ فحسب |
| Yetiştirilme tarzından böyle olduğunu biliyorum ama ben o küçük bebeği çok sevmiştim. | Open Subtitles | أَعْرفُ بأنّها تربيته لَكنِّي أحببتُ ذلك الطفل الرضيعِ |
| Bu çok üzücü. O çocuğu sevmiştim. | Open Subtitles | هذا مؤسف للغاية , لكنكِ تعلمين لقد أحببتُ ذلك الشاب |
| Hoşuma gitti. | Open Subtitles | على الوقت تمامًا ، أحببتُ ذلك |
| Hoşuma gitti. | Open Subtitles | - أحببتُ ذلك بخصوصهم ! أليس كذلك ؟ |
| Çok Hoşuma giderdi. | Open Subtitles | لقد أحببتُ ذلك |
| Taranmış saçlarını, beyaz saçlarını, tatlığını sevmiştim. | Open Subtitles | شعرها الأبيض ، الزينة التي تضعها فيه، عذوبتها... أحببتُ ذلك. |
| sevmiştim bu adamı. | Open Subtitles | أحببتُ ذلك الرجلِ. |
| O günü çok sevmiştim. | Open Subtitles | أحببتُ ذلك اليومِ. |