Bizim yapamayacağımız kadar karmaşık ama doğal kaynağından elde edebiliriz. Ediyoruz da çünkü en güçlü antibiyotikler arasında yer alıyor. | TED | إنه أمر معقد للغاية، ولكن نستطيع الحصول عليه من مصدره الطبيعي، ونحن نفعل ذلك، لأنه أحد أقوى المضادات الحيوية لدينا. |
Ve bu sayede, genç kızları kontrol etmek için kullanılan en güçlü yollardan birini kaldırabiliriz. | TED | وبهذه الطريقة، يمكننا إزالة أحد أقوى الوسائل المستخدمة للتحكم في النساء الشابات اليوم. |
Kilisenin en güçlü adamı. | Open Subtitles | وم، هو أحد أقوى الرجال في الكنيسة اليوم. |
büyüleyen en güçlü element olan, İyi veya kötülük için olup olmadığı bilinmiyor bu tozun. | Open Subtitles | هي أحد أقوى الشعوذة العناصر، سواء للأبد أو شرّ. |
Pip çok önemli bir aileden geliyor. İngiltere'nin en güçlü ailelerinden biri ve bazen görmezden gelme... | Open Subtitles | تجيء باب من عائلة مهمة جدا، أحد أقوى في إنجلترا |
Sen, ülkenin en güçlü şirketlerinden birinin kontrolünü almaya çok yakınsın bu da demektir ki, şuanda ifşa riski almanın zamanı değil. | Open Subtitles | أنت قريب جداً من الحصول على أحد أقوى شركة في المدينة مما يعني أن الآن ليس الوقت . لتخاطر بأن تنفضح |
Bu fırtına, kayıtlardaki en güçlü iki fırtınadan biri olmakla beraber en hızlı olanlardan biriydi de. | Open Subtitles | لم تكن مجرد أحد أقوى عاصفتين .. شمسيتين تم تسجيلهم بل إنها أحد أكثر العواصف سرعة |
Son sınıfa gelene kadar ülkedeki en güçlü çocuklardan biriydim. | Open Subtitles | وحين كنت خريجاً كنت أحد أقوى الفتيان في البلد |
Ama cennete karşı cehennemin geliştirdiği en güçlü silahtır. | Open Subtitles | لكنه أحد أقوى أسلحة الشرير بالحرب ضدّ الأخيار |
Benim rehberliğimde dünyadaki en güçlü cadılardan biri olabilir... | Open Subtitles | بتوجيهي لها. ستكون أحد أقوى الساحرات في العالم |
Yavru mavilikte kayboldukça... gezegenin en güçlü akıntılarından birine yüzüyor. | Open Subtitles | بتعمق السلحفاة الصغيرة إلى أعماق البحر، ستسبح بداخل أحد أقوى تيارات الكوكب |
Bir adam kadar büyük... ve ağırlığına oranla en güçlü balıklardan. | Open Subtitles | بحجم الإنسان، وبمثل وزنه، أحد أقوى أسماك البحر |