Son sekiz yıldır Yıldız Geçidi adlı halka şeklindeki cihazı kullanarak yolculuklar yapıyoruz. | Open Subtitles | طوال الأعوام الثمانية الماضية، كنّا نسافر بواسطة أداة دائرية كبيرة تعرف بـبوابة النجوم |
Ofise dinleme cihazı koyduk. Ama hâlâ hasta dosyalarına ihtiyacımız var. | Open Subtitles | لقد زرعنا أداة تنصّت في المكتب، لكن مالزنا بحاجة لملفّات المرضى |
Gibson Kurulumu artık standart bir araç, uzun ve kısa DNA parçaları yapabilmek için dünyadaki tüm laboratuvarlarda kullanılıyor. | TED | طريقة جيبسون هي الآن أداة ذهبية أساسية، تستخدم في المختبرات حول العالم لبناء قطع قصيرة وطويلة من الحمض النووي. |
Kareyi kesmek için lazerli kesme aleti kullanacaksınız. Diğer araçlar bu iş için uygun değil. | TED | سيتوجب عليك استخدام أداة قطع بالليزر لتقسيم الربع؛ كل الوسائل الأخرى المتاحة لك ليست دقيقة بما فيه الكفاية. |
Üç uçlu bir cihaz aracılığıyla mümkün. | TED | الإجابة هي: عن طريق استخدام أداة لها ثلاثة رؤوس |
Devlet için akıl almaz güç sağlayan bir alet yapıyordum. | Open Subtitles | لقد كنتُ أبني للحكومة أداة تُعطي قوة لا يُمكن تصورها |
Bilek cihazını tekrar çalıştırabilir misin? | Open Subtitles | هل بإمكانك جعل أداة المعصم تعمل مجدداً ؟ |
- Öyle. Çünkü ofisine bir de dinleme cihazı yerleştirirdim. | Open Subtitles | رائع بالفعل، لأنّي سأكون قد وضعتُ أداة تنصّت في مكتبه. |
Çoğunlukla mühendis olan öğrenciler daha iyi bir işitme cihazı yapacaklarını düşünerek yola çıktılar. | TED | أمّا الطلاب والذين كان معظمهم مهندسين انطلقوا مؤمنين أنّهم سيصنّعون أداة أفضل لمساعدتهم على السمع. |
Geçitten geldiğinde üzerinde uzaktan kumanda cihazı vardı. | Open Subtitles | كنت ترتدي أداة التحكم عن بعد عند عبورك البوابة |
Bu havalanan başka bir araç -- gerçekten çok ilginç. | TED | انها أداة في صدد الانتشار الواسع قريباً .. وهي اداة مثيرة للفضول جداً |
Şu anlaşılıyorki robotlar insan davranışını anlamak için çok ilginç bilimsel bir araç haline geliyorlar. | TED | لقد اتضح الان ان الروبوتات أصبحت في الواقع أداة علمية جديدة مثيرة للاهتمام حقا لفهم السلوك البشري |
MM: Evet, bir araç geliştiriyoruz. yayıncılar için bu tür içerikleri üretmeyi çok kolay hale getiriyor. | TED | مايك ماتاس: نعم، نحن نبني أداة تجعل من السهل جدا على الناشرين الآن إنشاء هذا المحتوى. |
Personelimin tek mutfak aleti maket bıçağıydı. | TED | أداة المطبخ الوحيدة التي وجدت لدى طاقمي هو مقص الكراتين |
Londra'da son yapılan kule turşuluk bir salatalık mı, yoksa bir sosis mi veya bir seks aleti mi? | TED | هل البرج الأخير في لندن يبدو كخيارة ، أم قطعة من النقانق أم أداة جنسية؟ |
E-sigara teknik açıdan çok basit bir cihaz. | TED | السجائر الإلكترونية تقنيًا هي أداة بسيطة عمومًا. |
Bir tatlı çatalının epey pratik bir alet olduğunu söylemelisin. | Open Subtitles | يجب أن تقولي أن شوكة كعكة هي بالأحرى أداة عملية |
51. Bölge'de kimse zaman cihazını çalıştıramadı. | Open Subtitles | لا أحد في المنطقة 51 قادر على إصلاح أداة الزمن |
Bir aletle çalışırken sana karşı bir reaksiyon göstermeden, yani bir parça ya da alet üstüne fırlamadan hemen önce, bir ses çıkarıyor. | TED | أثناء استخدامك أداة ما، قبل أن تقوم الأداة بالتحرك باتجاهك بمعنى أن تتحرك الأداة أو القطعة باتجاهك تقوم بإصدار صوت ما. |
Şimdi sana ofislerde bulduğumuz ilk şeyi göstereceğim. Autodesk 'le üzerinde ortaklaşa çalıştığım bir görüntüleme aygıtı aracılığıyla elde ettiğimiz veriyi göstereceğim. | TED | اولا سأريكم ماذا وجدنا في المكاتب، و سننظر للبيانات من خلال أداة التخيل التي كنت اعمل عليها في شراكة مع الاوتودسك. |
Sen ve ekibin oldukça ileri bir yabancı kültürden yabancı bir aygıt çaldınız. | Open Subtitles | , أنت و فريقك سرقتم أداة أجنبية . من ثقافة أجنبية متقدمة جداً |
Şu anki manasıyla; arabaların, protez bir aletten ziyade, isteğe bağlı bir özgürlük aracı olduğu bir şehir denilebilir. | TED | حسنًا، للحصول على تعريف أفضل، فهي مدينة تكون فيها السيارة أداة اختيارية للحرية، بدلًا من جهاز صناعي لابد منه. |
Böyle bir aletin faktörlerinden birisi, bununla teşhis yapabilmenizdir. | TED | أحد العوامل في أداة مثل هذه هو أن تكون صالحة لأداء تشخيص بها. |
Şimdi eğer bu ikili değerin sıfır ve birini göstermek isterseniz, bir alete ihtiyacınız olur. | TED | والآن، إذا أردتم تمثيل كلاً من الصفر والواحد التابعين للنظام الثنائي، تحتاجون إلى أداة. |
Takdir edersiniz ki, şimdiye kadar hiç yetişkin bir erkeğin... aletini görmemiş. | Open Subtitles | كنت أعتقد عنيدا لم يسبق له مثيل أداة للرجل، إنها لفضيحة. |
En azından yeni aldığım lazerli nivo aygıtını deneme şansı bulacağım. | Open Subtitles | على الأقل ستكون لي الفرصة لاستخدام أداة الاستقامة خاصّتي |
İdeal olanı, bir dinleme cihazının kimse tarafından görülmemesidir | Open Subtitles | الطريقة المثالية ان تجعل أداة التنصت لا يستطاع كشفها |