Normal bir adamdı. Bay Skinner söyleyene kadar da önemli biri olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | لم أدرك أنه شخص هام حتى نبهني السيد سكينر |
Büyü gücüne sahip olduğunu fark etmeliydim. | Open Subtitles | كان يجب أن أدرك أنه يستخدم السحر لا أحد يمكنه جعل الفراشات تظهر من العدم |
Bir sorunum olduğunun farkındayım ve iyileşmek istiyorum. | Open Subtitles | كما أني أدرك أنه لدي مشاكل و أريد أن اتحسن كذلك |
İşte o an Danny büyük bir hata yaptığını fark etti. | Open Subtitles | قد إتضحت الحقيقة الآن داني أدرك أنه قد ارتكب خطأ كبيرًا |
fark ettim ki... ..bu dükkanda tek bir gerçek dostum var. | Open Subtitles | تعلم؟ بدأت أدرك أنه لدي صديق حقيقي واحد في هذا المحل |
O kadar ünlü olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | كما قلت أنت لم أكن أدرك أنه كان كبيرا جدا |
Ama günün sonunda fark ediyorum ki, çabalarımız her zaman isteklerimizi vermemektedir. | TED | ولكنني أدرك أنه في نهاية المطاف، لا تحققُ مجهوداتنا دومًا رغباتنا. |
Sence katil, yanlış kişiyi öldürdüğünü fark etmiş midir? | Open Subtitles | هل تعتقد أنه أدرك أنه قام بقتل الشخص الخطأ ؟ أنا واثق جداً أنه لم يدرك ذلك |
Kendimi fazla zorladığımı fark etmemi sağladın. | Open Subtitles | أجل، أنتِ جعلتيني أدرك أنه ربماأضغط على نفسي كثيراً |
Bence "Salı adamı", kadının şantaj yaptığı müşterisiydi ve kadını öldürmenin daha ucuza geldiğini fark etti. | Open Subtitles | رهاني علي أن رجل يوم الثلاثاء زبونها،التي كانت تبتزه. و قد أدرك أنه سيكون من الأرخص لو قتلها. |
O günün pazar sabahı olduğunu fark etmemiştim ve yakalandım. | Open Subtitles | لكن لم أكن أدرك أنه كان صباح اليوم الأحد و ألقي القبض علي |
- Ne? Kürsüde yalan söyleyecek kadar cesaretli olduğunu fark edemedim. | Open Subtitles | لم أكن أدرك أنه لديه الجرأة للكذب على المنصة |
Cesur bir hamle olduğunun farkındayım insanı sürükleyen dürtülerden biri ama şu ana kadar her şey iyi. değil mi? | Open Subtitles | أنا أدرك أنه كان تحرّك جريئ أحد أولئك الإندفاعات التي إنتزعتك لكن حتى الآن نحن بخير |
Yalancı şahitlik olduğunun farkındayım ama sonuç maksadı temize çıkarır. | Open Subtitles | أدرك أنه قسم كاذب لكن الغاية تبرر الوسيلة |
Aslında, efendim, burada dikkatli olması gereken kişi sizsiniz. Yalancı şahitlik olduğunun farkındayım ama sonuç maksadı temize çıkarır. | Open Subtitles | أدرك أنه قسم كاذب لكن الغاية تبرر الوسيلة |
Artık tanrıya ulaşmak için cismani dünyanın ötesine bakmasına gerek kalmadığını fark etti. | TED | أدرك أنه لم يعد بحاجة للنظر إلى ما وراء هذا العالم المادي لكي يجد القوة الإلهية. |
Birden, çarpım tablosuna artık güvenemeyeceğini fark etti. | Open Subtitles | فجأة أدرك أنه لا يستطيع أنه لا يستطيع أن يثق بجدول ضرب الـ 2 |
Aldığım her davada, fark ettim ki ben müvekkilerimin arkasında durdukça, onlar da benim arkamda durdular ve bu da benim devam etmemi sağladı. | TED | و مع كل قضية أتولاها، أدرك أنه بقدر دعمي لموكلي، فهو أيضاً يدعمني، و هذا ما يدفعني إلى مواصلة الطريق. |
fark ettim ki öldüğümüzde, her şeyin sonu gelmiyormuş. | Open Subtitles | ل أدرك أنه عندما نموت , انها في الحقيقة ليست النهاية. |
O zaman, manyak bir evsiz olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | بمرور الوقت، لم أدرك أنه رجل متشرد مجنون |
Genç beyin yeğeniniz olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أدرك أنه ابن شقيقك فقط الفحص |
Ölüm gölgesi vadisinde yürürken, hayatıma göz atıyorum ve hiçbir şeyin kalmadığını fark ediyorum. | Open Subtitles | بينما أسير في وادي ظلال الموت ألقي نظرة على حياتي و أدرك أنه لم يتبق شيء |
Sence katil, yanlış kişiyi öldürdüğünü fark etmiş midir? | Open Subtitles | هل تعتقد أنه أدرك أنه قام بقتل الشخص الخطأ ؟ |
Hepsine sahip olabileceğimizi fark etmemi sağladı. | Open Subtitles | وهي جلعتني أدرك أنه بإمكاننا أن نحظي بكلاهما. |
Ancak sizin fahişeniz olmak anlamına geldiğini fark etmemiştim. | Open Subtitles | ولكنّي لم أدرك أنه يجب أن أكون عاهرتكَ. |
Bir seçim yapmak zorunda olduğumu farketmemiştim, Walter. | Open Subtitles | (لم أدرك أنه علي الاختيار يا (والتر |