| Bunun münasebetsiz olduğunun farkındayım, fakat bunu yapmanız gerekiyor. | Open Subtitles | أنا أدرك أنّ الأمر مُربِك و لكن أريدك أن تفعليه |
| Bu teklif masada uzun süre kalmayacak. Çok iş olduğunun farkındayım, ama bu bir başlangıç. | Open Subtitles | أدرك أنّ أموراً كثيرة ستناقش لكنها بداية على الأقل |
| Hepiniz için kötü günler olduğunun farkındayım. | Open Subtitles | أنا أدرك أنّ هذا وقت صعب للغاية عليكم جميعاً |
| Abraham Lincoln başka bir unsur olduğunu fark etti. | TED | أبراهام لينكولن أدرك أنّ هناك عنصرا آخر. |
| Belki de birini düşkünler evine yollamanın basit bir fotoğrafın üzerinde oynamaktan biraz daha ciddi olduğunu fark etmişimdir. | Open Subtitles | ربّما لأنّني أدرك أنّ التسبّب في فقد أحدهم لبيته أشدّ خطورة من تعديل لقطة فوتوغرافيّة |
| Baldırlarımın bu kadar geniş olduğunu bilmiyordum, ...zaten bu ben değilmişim. | Open Subtitles | لم أدرك أنّ بطّتي ساقيّ كانتا بارزتَين. و هذا ليس أنا. |
| Bunun zor durum olduğunun farkındayım ama emin olabileceğimiz tek bir husus var Jack Bauer bu işin peşini bırakmaz. | Open Subtitles | أدرك أنّ هذه منطقة صعبة لكن الأمر الوحيد الذي يسعنا التأكد منه هو أنّ (باور) لن ينسى هذا الأمر قط |
| Aramızın biraz bozuk olduğunun farkındayım. | Open Subtitles | أدرك أنّ الأمور قد كانت... مُتوترة بيننا. |
| Nate, bu herifin seni kızdıran tiplerden biri olduğunun farkındayım. | Open Subtitles | حسناً. (نيت)، أدرك أنّ هذا هو النوع من الرجال الذين يجعلونك غاضباً جداً، |
| Bayan Shaw'ın faydalı biri olduğunun farkındayım ama iş dışında cep telefonu taşımayı reddeden biriyle çalışabileceğimden pek emin değilim. | Open Subtitles | أدرك أنّ الآنسة (شو) عميلة فعّالة، لكنّي لستُ مُتأكّداً أنّ بإمكاني العمل مع شخصٍ يرفض حمل هاتف حينما لا يكون في مُهمّة. |
| Bu çok ilginç - - İkinci bir mesleğin olduğunu fark edememişim: | Open Subtitles | هـذا مضحـك ، لـم أدرك أنّ لديـك مهنـة أخـرى |
| Birdenbire Buster Marta'nın şimdiye kadar gördüğü en güzel kadın olduğunu fark etti. | Open Subtitles | -وفجأة (باستر), أدرك أنّ (مارتا) هي أجمل امرأة قد رأها في حياته قط |
| Tüm bu Nemesis olayı hayatın kısa, kaderin zalim olduğunu fark etmemi sağladı. | Open Subtitles | جعلني أدرك أنّ الحياة قصيرة والقدر قاسي |
| Didi, rahatlamaya çalışmanın bile zor olduğunu fark etmemi sağladı. Tekrar getir. Didi, kendisini anlamaya başladığıma karar vermiş olacak ki, ayak banyosunun kullanmadığı yarısını benimle paylaştı. | Open Subtitles | جعلتني (ديدي) أدرك أنّ محاولة الاسترخاء حتى كانت صعبة أدركت (ديدي) حتماً أنني أفهم الرسالة |
| Meşgul olduğunu fark etmedim. | Open Subtitles | لم أكن أدرك أنّ لديكِ أحد |
| Buranın memiştoran olduğunu fark etmedim. | Open Subtitles | لم أدرك أنّ هذا المكان "مطعم أثداء" |
| Çete bölümünün bu tür kaynakları olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لمْ أكن أدرك أنّ شعبة مُكافحة العصابات لديهم هذا النوع من الموارد. |