"أستطيع قول" - Translation from Arabic to Turkish

• söyleyemem
• diyemem
• söyleyebilirim
• söyleyebilir miyim
• diyemiyorum
• söyleyebilirdim

- Hiçbir şey söyleyemem, yoksa Şeker Adam beni bulur.
أنا لا أستطيع قول أى شيء، أو رجل الحلوى سيقتلنى.

Buna da şaşırdığımı söyleyemem.
لا أستطيع قول أني قد تفاجأت بشأن ذلك، أيضاً

Ama söyleyemem. Çünkü yalan söylemiş olurum.
ولكنّني لا أستطيع قول ذلك لأنّني سوف أكون كاذبة حينها

Yerinde olsaydım, aynı şeyi yapmazdım diyemem.
إذا أنا كنت في poSltlonك، أنا لا أستطيع قول بأنّني لا عمل نفس.

Tabi ki, bu cümleyi başka bir sürü şey için söyleyebilirim, sanırım.
بالطبع أستطيع قول ذلك على كل شيء تقريباً, حسبما أعتقد

Son bir şey söyleyebilir miyim, sonra bu konuyu kapatalım.
هل أستطيع قول شيء فقط، وبعدها لن نضطر على ذكره مجدداً؟

Yani neden sadece, "Daha iyi iletişim kurmayı deneyelim" diyemiyorum?
أعني لمَ لا أستطيع قول دعنا نتواصل بشكل أفضل''؟ ''

Tam olarak öyle olduğunu söyleyemem. Selamlaştık bir kez, ama onu tanımıyorum.
لا أستطيع قول ذلك، ولكني حييته قبل قليل، لكنني لا أعرفه.

Bunu böylece söyleyemem.Yani, Faye okuyucu raporları yazmamı istiyor.
لا أستطيع قول هذا فقط ، أعني ، فاي تريد مني أن أكتب تقرير القراء.

Şimdi daha fazla şey söyleyemem; çünkü o gece orada bulunanlardan bazıları Kira'nın kim olduğunu anlayabilir.
لا أستطيع قول المزيد الآن لأن هناك من الأشخاص من سيخمنون شخصيته

Yüzü tanınamayacak kadar tahrip edilmiş .bir şekilde öldürülen bir kızın annesinin gerçek acısını anladığımı söyleyemem.
لا أستطيع قول إنني أتفهم تماماً عذاب الأم التي فقدت إبنتها، التي شوه وجهها بقسوة حتى لا يتعرف عليها.

Bunun dışında, kalıntıları laboratuara götürmeden bir şey söyleyemem.
لا أستطيع قول المزيد حتى نأخذ بقايا الرفات إلى المختبر

İçeri girmiş işte. Kırık dökük bir şey gördüğümü söyleyemem.
لقد دخل لا أستطيع قول أن شيئاَ كان مقتحماَ

Demin dediğin gibi bir şeyi ben hayatta söyleyemem.
لا أستطيع قول شيء مثل اللذي إنتهيت للتو من قوله

Ben mi, diyemem eminim...
أنا متأكد فعلا أننى لا أستطيع قول هذا

Ben de aynısını yapardım diyemem, yani...
لا أستطيع قول بأنّي فعلت بالضبط نفس الشيء، لذا...

Bayan Johnson, kayıt dışı olarak söyleyebilirim ki,
الآنسة جونسن، أنا لا أستطيع قول هذا رسميا حتى الآن

Fakat şunu söyleyebilirim Lucas .
و لكني أستطيع قول هذا لك كثيراً اذا اعطانى المال

Artık fahişe olmadığını ama o yanını her yanı gibi sevdiğini söyleyip bana aynı şeyi söyleyebilir miyim diye sordu.
-قالت أنّها لمْ تعد عاهرة لكنّها تحبّ ذلك الجزء في نفسها بالإضافة لباقي الأجزاء و هل أستطيع قول الأمر ذاته؟

- Sadece, bunu yapmadan önce, birşey söyleyebilir miyim?
انا -- قبل ان تقوم بشيء- هل أستطيع قول شيء؟

- Her şey bitti. Aileme hayır diyemiyorum. Hepsini geri ödeyeceğim.
. لا أستطيع قول كلمة لا إلى عائلتى . سأدفع كل شئ خلفى

Evet, bunu telefonda söyleyebilirdim.
نعم، كنتُ أستطيع قول ذلك على الهاتف.