Şey, hayır. Aslında, arabada sadece senin izlerini buldum. | Open Subtitles | حَسناً، لا، في الحقيقة كُلّ أنا أصبحَ حتى الآن طبعاتَكَ. |
Bardaktan yarım bir parmak izi buldum. | Open Subtitles | أصبحَ a طبعة جزئية مِنْ القشّةِ مِنْ كأسِ الصودا. |
Batıda bir çiftlikte iş buldum. | Open Subtitles | i أصبحَ a شغل على a مزرعة خارج غرب. ما؟ |
Pek sayılmaz ama mağaza geçen ay onun hakkında üç şikayet almış. | Open Subtitles | ليس في الواقع، لكن المخزنَ أصبحَ ثلاث شكاوى حولها الشهر الماضي. |
Şu Köpekbalığı için olan şeylerden almış. | Open Subtitles | عِنْدَهُ هذا الشيءِ لأسماكِ القرش. لا تَسْألْني حيث أصبحَ ذلك. |
Öpüşme bir ızdırap haline gelene kadar ve bedenleri bıkana kadar öpüştüler. | Open Subtitles | قبّلوا حتى التقبيل أصبحَ تعذيب والجسم قَلقَ. |
Bu son yıllarda karlı bir iş haline edilir. | Open Subtitles | لقد أصبحَ عملاً مربحاً جداً في السنين القليلة الأخيرة |
- Tamam. Bak, Ross'a kimi buldum. | Open Subtitles | إنتظار حتى تَسْمعُ الذي l أصبحَ لروس. |
27. İş kartından buldum. | Open Subtitles | أصبحَ a ضَربَ مِنْ بطاقةِ عملِه. |
Şef, silahla ilgili bir şeyler buldum. | Open Subtitles | سيرج، أصبحَ a ضَربَ على البندقيةِ. |
Catherine, sanırım bir ceset buldum! | Open Subtitles | كاثرين، أعتقد أنا أصبحَ a جثّة هنا. |
İsmini ve sabıkasını buldum. | Open Subtitles | أصبحَ a اسم و a صفحة ضربةِ. |
Senin için bir iş buldum, evlat. | Open Subtitles | أصبحَ a شغل لَك، طفل. |
Lastiği parçalandıktan sonra muhtemelen en ucuzunu almış. | Open Subtitles | بَعْدَ أَنْ أصبحَ مَقْطُوعاً، هي حصلت على الأرجح أرخص بديل. |
Cüzdanım hiç bir şeyim olmadan. İnterpol ihtiyacı olan her şeyi almış anlaşılan. | Open Subtitles | بلا حافظة, لا شيء ممّا يعني بأنّ الإنتربول أصبحَ لديه كُل ما يحتاج إليه |
Los Angeles polisi K-Town'daki bir partide ateş açıldığı ihbarını almış. | Open Subtitles | إل أي بي دي فقط أصبحَ a "طلقات أطلقتْ" نداء - في حزبِ mothership في كْي بلدة. |
Geçici kart çıkartmış, sabah bu kitapları almış ve gece dönerken iade etmiş. | Open Subtitles | أصبحَ a بطاقة مؤقتة، فَحصتْ هذه الكُتُبِ في الصباحِ وتَركَهم في صندوقِ الهبوطَ على بيتِ دافعِه ليلة أمس. |
Bak, Frasier bana ne almış. | Open Subtitles | شاهدْ الذي فرايزر أصبحَ لي. |
Bu zamanla Hıristiyanlıkta bir doktrin haline geldi. | Open Subtitles | و هذا ما أصبحَ في الأخير .العقيدة في المسيحية |
Karayipler'deki Avrupa kolonilerinde hasat edilen şekerden yapılan rom, denizciler için bir temel haline geldi ve Kuzey Amerika'ya satıldı. | TED | صُنِع الرم من السكر الذي حُصِدَ في المستعمرات الأوروبية في منطقة الكاريبي أصبحَ عنصراً أساسياً لدى البحارة وكان يبادل تجاريًا لأمريكا الشمالية. |
Anonymous tarafından azarlanmayla başa çıkabiliyordu ki bu da durumu ilginçleştirdi, meydan okuma haline geldi. | Open Subtitles | هذا يعني أنَّه يستطيعُ التعاملَ مع أنَّه يوبخ بواسطة المجهولين, ًو هذا جعل الموضوع ممتعٌ جدا, لقد أصبحَ الموضوع تحدي إلى حدٍ معين. |