| Demek istediğim, artık çok az yüksek dalış tahtası var. | Open Subtitles | اعني, ان هناك عدد قليل جداً من ألواح الغطس العاليه |
| Bunu yapmak için burada gördüğünüz gibi sıvı soğutma panelleri yaptık. | TED | لعمل ذلك، أنشأنا ألواح تبريد بالسوائل، مثل تلك المعروضة هنا. |
| Bu çizim tahtaları, pek çok sevilen hayvan kahramanın doğuş noktaları. | Open Subtitles | ألواح الرسم هذه كانت مكان ولادة بعض من أكثر شخصيات الحيوانات حباً على الأطلاق |
| - İlk gözetimimde o kadar sıkılmıştım ki üç tane çubuk şeker ve koca paket mini çörek yedim. | Open Subtitles | أول مرة عملت بها في المراقبة، كنت ضجراً جداً تناولت ثلاث ألواح حلوى و طرد كامل من الدونات الصغيرة |
| Kalbe tahta kazık çakmak şimdiye kadar çok iyi gitti. | Open Subtitles | ألواح خشبيه فى القلب تعمل جيدا الى حد كبير |
| Kuzey Kulesi'nin lobisindeki pencereler paramparça olmuştu ve duvardaki mermer paneller patlamıştı. | Open Subtitles | أنفجرت النوافذ فى لوبى البرج الشمالى و ألواح الرخام خلعت من الحوائط |
| Halat makarası. Fırlatma tahtası. Olta ipi. | Open Subtitles | بكرة حبل، ألواح الصدمات خيط الصيد، جلد الذئب، الأمر مكلف |
| 15 binlik bir birikimim var, Güzel bir Sörf tahtası koleksiyonum var. | Open Subtitles | معي 15 ألف دولار لدي مجموعة من ألواح تزلج |
| - Evin birkaç çatı tahtası ve bir çift penceresi kayıp. sadece bu kadar. | Open Subtitles | فقدت بضعة ألواح من المنزل واثنين من النوافذ، هذا كل شيء |
| onu görevlendirmişler ve o sadece çatısına güneş panelleri koymuş, | TED | كانت قد ركبت للتو ألواح شمسية على سطح بيتها ولم تدرك الطلب. |
| Kömür madenini suyla dolduruyor ve üzerine de yüzen güneş panelleri yerleştiriyor. | TED | إنهم يُغرقون مناجم الفحم، ويضعون ألواح الطاقة الشمسية على السطح. |
| Bunlar hücrenin güneş panelleri, genlerinizi açıp kapayan bazı düğmeler, hücrelerin kirişleri, kaslarınızı hareket ettiren motorlar. | TED | هناك ألواح شمسية في الخلية وهناك بعض الأزرار لتشغيل الجين أو تعطيله, دعامات الخلية وهي المحركات التي تحرك عضلاتك. |
| Halat makarası, fırlatma tahtaları, misina, kurt postu. | Open Subtitles | بكرة حبل، ألواح الصدمات خيط الصيد، جلد الذئب، الأمر مكلف |
| bu coldwood. dünyadaki en iyi sörf tahtaları bu ağaçtan yapılır. | Open Subtitles | إنه خشب زان. أفضل ألواح تزحلق في العالم تصنع منه. |
| Bu bayan bana altı tane kremalı fındıklı sütlü çukolata sözü vermişti. | Open Subtitles | تلك السيدة وعدتني بستة ألواح كاملة من كريم شوكولاتة حليب البندق |
| Bir ev, bir kaç çürük tahta yüzünden kötü değildir. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تصفي بيتًا بالسوء لمجرد وجود بضع ألواح خشب فاسدات |
| Bu yüzden birkaç panele bölmem gerekti, paneller 3 metre boyunda ve 7.5 metre genişliğinde. | TED | ولذلك كان عليّ أن أقسمها إلى عدة ألواح طول كلٍ منها 10 أقدام وعرضها 25 قدم. |
| Eğer burada metalik sodyum panel üretiyorlarsa o zaman klorin gazını dışarı atmaları gerek. | Open Subtitles | لقد فهمت إن كانوا يصنعون ألواح الصديوم المعدني هنا، |
| Uh, arkada bir düzine hurda araç var. Bir sürü plaka falan, | Open Subtitles | لديه الكثير من سيارات القديمة بالخلف و ألواح من كل مكان |
| kaykaycı olmadan kaykay satamazsın. | Open Subtitles | لايمكننا بيع ألواح بدون متزلّج |
| Silahını neden almadığını da bilmek istiyorum ve bilmek istediğim diğer şey odasındaki döşeme tahtalarının neden değiştiği. | Open Subtitles | أريد أن أعرف لماذا لم يأخذ بندقيته وأود أن أعرف لماذا تم تغيير ألواح الأرضية في غرفته |
| Bir zamanlar kaykaylar sadece düz zeminlerde kullanılırdı ergenlerin ulaşım aracı olarak. | Open Subtitles | سابقًا، ألواح التزلج تستخدم على الأرض، مالم في مجال النقل. |
| Luke kaykayları kullanıyor, Haley bilyeleri yapıştırıyor. | Open Subtitles | لوك استخدم ألواح التزلج هايلي ألصقت كرات اللعب |
| Ben sörf tahtasında koca kafalı insanlar çizmem! | Open Subtitles | أنا لا أرسم رؤوس كبيرة على ألواح التزلج على الماء |
| Ben de çalıntı sörf tahtalarını Sheila'nın garajına saklayıp polise ihbar ettim. | Open Subtitles | لذا أخفيتُ مجموعة من ألواح الرقص المائية .في مرآب (شيلا) واتصلتُ بالشرطة |
| Dünyadaki tüm bilim adamları güneş panellerini daha verimli ve ucuz yapmaya çalışıyorlar. | TED | العلماء في كل أنحاء العالم يركزون على جعل ألواح الطاقة الشمسية أرخص وأكفأ. |