Öldüğü zaman, yokluğunun acısı bana sanki onun boşluğunu doldurmak için elimden gelen neyse yapacağım gibi hissettirirdi. | Open Subtitles | عندما مات, الفراغ الذي تركه... كان كأن أفعل أي شيء أستطيع فعله لكي أملأه كما تعلم |
Bir boşluk. Orada olduğunu hissedebiliyorum. O boşluğu doldurmak için her şeyi denedim. | Open Subtitles | ثقب، أشعر به لقد حاولت أن أملأه بكل شيء |
Ve orayı senin çalışmalarınla doldurmak istiyorum. | Open Subtitles | وأريد أن أملأه بأعمالك الفنية |
Kabul edersen şu matarayı almak istiyorum. Buna su doldurabileceğim bir yer var mı? | Open Subtitles | إذا ما أمكنك إقراضي هذا الدلو، سوف أملأه بالماء... |
İçini bilgiyle doldurabileceğim boş bir tekne gibi. Ben de bazen bir şeyleri tutmak zorunda bırakılıyorum. | Open Subtitles | إنه وعاء فارغ أملأه بالمعرفة |
Ver de tekrar doldurayım. | Open Subtitles | دعيني أملأه لكِ |
- Bardağınızı doldurayım mı? | Open Subtitles | هل أملأه لك؟ |
Bu bir hediye. doldurmak için henüz zaman bulamadım. | Open Subtitles | إنه هدية, لم أملأه بعد |