| Babası ben olacağım. Sen sadece küçük bir kaba mastürbasyon yapacaksın. | Open Subtitles | أنا سأكون الأب، أنت فقط يجب أن تستمني قليلاً في كأس |
| Sen sadece, bir kadının çok iyi bir şef olabileceğini kabullenemiyorsun. | Open Subtitles | أنت فقط لا يمكنك تقبّل حقيقة أن تكون إمرأة طباخة ماهرة. |
| Van Gein'in yüzünü Sadece sen gördün. Sensiz bir yere varamayız. Gelmek zorundasın. | Open Subtitles | أنت فقط التي تعرفين وجه فان جين نحن لا نستطيع عمل شئ، بدونك |
| Bunları diğer elemanlarla da konuştun mu yoksa Sadece sen mi varsın? | Open Subtitles | إذن، هل يتحدث أحد هؤلاء الأشخاص أم أنه أنت فقط ؟ لا |
| Öyle çok yalan var ki. Ve Sadece seni kastetmiyorum. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأكاذيب ، ولا أقصدك أنت فقط |
| Hayır, Sen sadece arabanı birinin bahçesine park et, sonra gazı körükle, sürmeye başla ve çimleri paramparça et. | Open Subtitles | لا، أنت فقط متنزه سيارتكَ على ساحةِ شخص ما، وبعد ذلك تَخْطو على الغازِ، يَرْميه في الدافعِ، ويُمزّقُ العشبَ. |
| Eğer dinlemekten sıkılırsan, devam eder dururum, Sen sadece tamam de. | Open Subtitles | وإذا مللت من الحديث معي سوف أذهب.. أنت فقط أخبرني، حسناً؟ |
| Sen sadece şu beş para etmez garsonu becermek istiyorsun. | Open Subtitles | أنت فقط تريد أن تمارس الجنس مع تلك النادلة القذرة |
| Sen sadece arkadaşının beni dövdüğü için hapse gitmesini istemiyorsun. | Open Subtitles | أنت فقط لا تريد لصديقك أن يذهب للسجن لأنه ضربنى |
| Sen sadece personelin fazla çalışmasından hastanenin sorumlu olduğunu belirttin. | Open Subtitles | أنت فقط تحملين المستشفى المسؤولية بسبب ساعات العمل الزائدة للموظفين. |
| Dinle, Sen sadece kendini zor durumda bırakıyorsun. Beni anladın mı? | Open Subtitles | أسمع , أنت فقط تقوم بتصعيب الأمر على نفسك , أتفهم؟ |
| Sen, Sadece sen büyük bir projeyi gerçekleştirmeme yardım edebilirsin. | Open Subtitles | أنا لا أحاول شراءك أنت و أنت فقط يمكنك مساعدتي لعمل مشروع عظيم |
| Borç verdiğim kişiler öylesine azılılar ki, belki Sadece sen onlardan parayı geri koparabilirsin ne yapıp ne edip onlardan parayı geri al. | Open Subtitles | و مديني أشرار للغاية لدرجة أنك أنت فقط من يستطيع تحصيلها بالنبل أو بالاحتيال |
| Tyrone, kaçış planları burada. Sadece sen ve ben. | Open Subtitles | يا تيرون ، لقد حصلت على خطة الفرار أنا و أنت فقط |
| Sadece sen. Diğerleri yandaki Samoan Jo'nun yerinde bekleyebilir. | Open Subtitles | حسنا , أنت فقط , الآخرون يمكنهم الانتظار فى الباب المجاور لسامون جوس |
| Lütfen yapma. Bunu Sadece sen ve ben gördük, ben kimseye söylemem. Söz veriyorum. | Open Subtitles | أنـا و أنت فقط من رأى ذلك و لن أخبــر أحدا ، أعـدك |
| - Avukat, dişçi! - Hayır, Renato,Sadece seni seviyorum! | Open Subtitles | المحامي, طبيب الأسنان لا "ريناتو" أحبك أنت فقط |
| Bayım, bu yaptığınıza küstahlık denir. Az önce bir yığın silahın arasından geçtiniz. Ve üzerinizde de bir çift silah var. | Open Subtitles | سيد، أنت عندك أشياء أكثر من الأدمغة أنت فقط ركبت من قبل باسل للأسلحة، |
| - Greta, birini mi öldürmek istiyorsun? - Sadece kendimi. | Open Subtitles | عظيم أتريدين أن تقتلي شخصاً أخر معك أم أنت فقط |
| Siz sadece iyi zamanlarınızı hatırlamalısınız, sizi bir araya getiren şeyleri. | Open Subtitles | أنت فقط يَجِبُ أَنْ تذكّرْ الأوقات الطيبةَ، الأشياء تلك جَلبَك سوية. |
| Bu ülkenin beni ne duruma getirdiğini bir tek sen görüyorsun. | Open Subtitles | أنت فقط يمكنك أن ترى أن هذه البلد مصنوعة من القذارة |
| Lord Vader, Bilmeliydim. Sadece siz bu kadar cüretkar olabilirsiniz. | Open Subtitles | لورد فادر، كان يجب أَن أعرف أنت فقط يمكن أن تتجرأ هكذا |
| yalnızca sen Van Gein'i tanıyorsun. Sensiz hiçbir şey yapamayız. | Open Subtitles | أنت فقط التي تعرفين وجه فان جين نحن لا نستطيع عمل شئ، بدونك |
| Neden öyle olduğunu görmek istiyorum -- sadece senin öyle olduğunu söylemen? | TED | أريد أن أرى لماذا أنت فقط تقول ذلك؟ هذا لا يكفي. |