Bir insan süper güçlere sahip diye sizin veya benim sahip olduğumuz kişisel problemlere sahip olmayacak diye bir şey yok. | TED | فقط لأن الشخص لديه قوة عظمى لا يعني أنه ليس لديه نفس المشاكل الشخصية التي لديك أو لدي. |
Özel hayatı yok gibi görünüyor ama zaman zaman ortadan kayboluyor. | Open Subtitles | يبدو أنه ليس لديه حياة خاصة و مع ذلك فاٍنه يختفي من وقت لآخر |
Artı, piercing'i yok, dövmesi yok ve saçı boyalı değil. | Open Subtitles | ويعيش بمفرده إضافة إلى أنه ليس لديه ندبة أو وشم أو شعر مزيف |
Çünkü hiç konuşmaması söyleyecek birşeyi olmadığı anlamına gelmiyor.. | Open Subtitles | ليس لأنه لم يتحدث يعني أنه ليس لديه شيء ليقوله |
Babası yanında olmadığı için kendimi çok suçlu hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر بالذنب لدرجة أنه ليس لديه أب في الصورة |
Bu, onun söyleyecek bir şeyi olmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | هذا لا يعني أنه ليس لديه ما يتحدث عنه |
Şerifin bürosundakiler nerede olduklarına dair bir fikirleri olmadığını söyledi. | Open Subtitles | مكتب العمدة هنا يؤكد أنه ليس لديه فكرة عن مكانهم |
Bu işi yapmak için finansal kaynağı olmadığını söylediniz sanıyordum. | Open Subtitles | لقد إعتقدت أنكِ قُلتِ أنه ليس لديه التمويل لفعل ذلك |
Artı, piercing'i yok, dövmesi yok ve saçı boyalı değil. | Open Subtitles | ويعيش بمفرده إضافة إلى أنه ليس لديه ندبة أو وشم أو شعر مزيف |
Jem Hearne'ün kolu kırırlmışsa... Karısı da yok, akrabası da. | Open Subtitles | إذا كسرت ذراع جيم هيرن فمن الحسن أنه ليس لديه زوجة أو من يعيله |
O, sizin için çok küçük bir yer... onun, kendine güveni yok. | Open Subtitles | المكان صغير جداً لك بحيث أنه ليس لديه ثقة بنفسه ويعتمد كلياً على ربه كان على حق |
Unutmayın, bu piçlerin kaybedecek bir şeyi yok. - Dikkatli olun. - Bize güvenebilirsin, patron. | Open Subtitles | و تذكروا أنه ليس لديه ما يخسره لذلك إحذروا |
Ne demek yani, çükü yok? | Open Subtitles | ماذا تعني أنه ليس لديه عضو؟ يبدو أنه فقده في حادث و على أية حال |
Yani fazladan parası olmadığı ortada. | Open Subtitles | فمن الواضح أنه ليس لديه مال إضافي |
Fakat bu değerli olmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | لكن هذا لا يعني أنه ليس لديه قيمة |
Hey, bu ailesi olmadığı anlamına gelmez | Open Subtitles | (هذا لا يعني أنه ليس لديه عائلة في (أمريكا |
Kardeşleri olmadığı kesin. | Open Subtitles | {\cHFFFFFF\t(\cH0000FFFF)}يبدو جليًا أنه ليس لديه أخًا |
Size hayır demesinin ikinci nedeni siz onun bu işi kotaracak enerjisi olduğunu düşünürken, onun bunun için gücü olmadığını bilmesi ve bunu size itiraf etmeyecek olmasıdır. | TED | السبب الثاني لقوله لا هو أنك تعتقد بأن لديه القدرة على إنجازه، ولكنه يعلم أنه ليس لديه القدرة للقيام بذلك ولن يعترف بذلك في تلك المحادثة معك. |
Çocuğun kendi avukatı bile hiçbir şansı olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | للذين يصيحون عالياً، محامي الولد الخاص كان يعرف أنه ليس لديه أية فرصة. |