Ama polis onun sabıka kaydını biliyordu, ben buraya gelmeden önce. | Open Subtitles | لكن الشرطة عرفت بسجلها الإجرامي . قبل أن أصل إلى هنا |
-Odadan çıkmadım. -Burada öyle yazıyor. Bu sabah ben gelmeden önce olmuş. | Open Subtitles | هذا ما هو مكتوب لقد حدث هذا في الصباح قبل أن أصل إلى هنا |
Oraya gitmeliyim ve tamamen panik yapmalıyım. | TED | لهذا يجب أن أصل إلى هناك وأكون في حال فزع مطبق. |
Ama Halderville'e hemen gitmeliyim gelecek perşembe değil. | Open Subtitles | لكني يجب أن أصل إلى هالدرفي الآن وليس الخميس القادم كيف أصل إلى هناك بدون خريطة؟ |
Beka iyi durumda ama şu ben oraya gitmeden onu vuracaktı. | Open Subtitles | إنها بخير ولكن هذا الآليّ كاد يقتلها قبل أن أصل إلى هنا |
İlk durak, 66. ve Broadway. Dört dakikada orada olmalıyım, lütfen. | Open Subtitles | البناء رقم 66 في برودواي علي أن أصل إلى هناك خلال أربع دقائق من فضلك |
Eve dönüp, kartı alabilirsem, nişancıya ateş etmeden ulaşabilirim. | Open Subtitles | إن أمكنني أن أرجع إلى المنزل وأحضر تلك البطاقة يمكنني أن أصل إلى القناص قبل أن يسدد طلقته |
Buraya gelmeden önce tanıdığım insanların çoğu ya yarı ölüydü ya da çoktan ölmüşlerdi. | Open Subtitles | معظم الأشخاص الذين عرفتهم قبل أن أصل إلى هنا إما كانوا نصف موتى أو ميتين تماما من قبل |
Otobüs oraya gelmeden önce! | Open Subtitles | إلى موقف الباص رقم إثنان . . قبل أن أصل إلى هناك |
Sıfıra gelmeden telefonu kapatırsanız doğruluğunu kabul edeceğim. | Open Subtitles | إن أغلقت السماعة قبل أن أصل إلى الصفر، فإنني سأفترض أنها الحقيقية |
Buraya gelmeden önce düşündüm ki, "Yani, ben bir Kuzey Amerikalı'yım. | TED | لذا قبل أن أصل إلى هنا فكرت " تعرفون أنني من أمريكا الشمالية |
Elbette buraya gelmeden önce, ama... | Open Subtitles | من الواضح قبل أن أصل إلى هنا,لكن |
Los Angeles'a gitmeliyim. | Open Subtitles | يجب أن أصل إلى لوس أنجليس كان علي أن أصل منذ ساعات |
Hayır, lütfen. Hemen limana gitmeliyim. Eve gitmek için son şansım bu. | Open Subtitles | لا أرجوكم أرجوكم ، يجب أن أصل إلى الميناء ، تلك فرصتي الوحيدة للعودة إلى وطني |
Konsolosluğa gitmeliyim. Burada ne yapıyorsun? | Open Subtitles | أنا يجِب أن أصل إلى القنصلية ماذا نَفعل هنا؟ |
Britanya'ya gitmeliyim ama tekne hatları benim gibi yabancıları sevmez. | Open Subtitles | ولكن علي أن أصل إلى بريطانيا والقوارب العادية لا يحبون المسافرين الغير الشرعيين مثلي |
Anne, okula gitmeliyim! Üçe on var. | Open Subtitles | أمي ، لابد أن أصل إلى المدرسة الساعة الثالثة إلا عشر دقائق |
Ben tetikleyiciye gitmeden önce sen ona gidersen vazgeçerim. | Open Subtitles | إذا تمكنت من حقنها قبل أن أصل إلى المفعل فسأتراجع |
Yine belki Hixton'ı konuşmak için ziyaret etmişimdir. Ama kapısına gitmeden gemiyi terk ettim. | Open Subtitles | وربّما قمتُ بزيارة (هيكستون) لمناقشتها ولكنّي رحلتُ قبل أن أصل إلى بابه |
Ya Edirne Sarayı'na gitmeden benim de başımı uçururlarsa? | Open Subtitles | ماذا لو قتلوني كذلك قبل أن أصل إلى (أدرنة)؟ |
Babamı bulmam lazım. İyi olduğundan emin olmalıyım. | Open Subtitles | يجب أن أصل إلى أبي يجب أن أتاكد بأنه بخير |
- Saat 8'de evde olmalıyım. | Open Subtitles | يجب عليّ أن أصل إلى المنزل في تمام الثامنة مساءً |
Bir saat içinde East Meadow'da Brewniverse'de olmalıyım. | Open Subtitles | أنا يجب أن أصل إلى"برونيفيرس" في شرق مادو في سّاعة |
Eğer bir sinyal alabilirsem, onlara ulaşabilirim. | Open Subtitles | إذا حصلت على الإشارة يمكنني أن أصل إلى الجهاز |