Bence bu hastanın başına gelebilecek en kötü şey. | Open Subtitles | أظنه من أسوأ الأشياء التى يمكنها أن تحدث لهذه المريضة |
Sen burada değilken evin başına her şey gelebilir. | Open Subtitles | أشياء كثيرة يمكن أن تحدث للمنزل عندما لا تكونين موجودى |
Kısaca, vergilerdeki bu küçük indirim, devlet okullarında büyük bir fark meydana getirecektir. | Open Subtitles | باختصار هذه الزيادة الضريبية البسيطة يمكن أن تحدث فرقا كبيرا في مدارسنا العامّة |
Michael,senin takma adın "şanslı" çünkü olaylar daha olmadan onları görebiliyorsun, tamam mı? | Open Subtitles | لقد سميت المحظوظ ، لأنك كنت ترى الأشياء قبل أن تحدث ، أليس كذلك؟ |
Bu kaygı verici, hayali yolculukların günlük hayatımızda olmasını istemediğimize dair bir fikir var. | TED | وهناك فكرة بأننا لا نريد هذه الرحلات الخيالية، المعدة بعناية، أن تحدث في حياتنا اليومية. |
Eğer gerçekten bir değişim yaratmak istiyorsanız, bunun en iyi yolu, kendi çocuklarımızdan başlamaktır. | TED | إذا أردت حقََا أن تحدث تغييرا، فلا يوجد أفضل من البداية مع أطفالنا. |
Tanrıdan ümit kesilmez ve inancınız varsa birçok mucize gerçekleşebilir. | Open Subtitles | الله عظيم ويمكن أن تحدث العجائب إذا كان هناك إيمان |
Hâlâ kalbimi acıtıyor, çünkü gerçekten bunun asla olmaması gerektiğine inanıyorum. | TED | مازل قلبي يُؤلمني، لأنني أعتقد حقا بأنه لم يكن يجدر أن تحدث. |
İlk defasında kimse bunun kendi başına gelebileceğine inanamaz. | Open Subtitles | لا أحد يصدق أنها ممكن أن تحدث له للمره الأولى |
İlk defasında kimse bunun kendi başına gelebileceğine inanamaz. | Open Subtitles | لا أحد يصدق أنها ممكن أن تحدث له للمره الأولى |
Hapise girmenin başına gelebilecek en kötü şey olduğunu mu sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد أن وجودك في هذا المكان هو أسوأ نهاية يمكن أن تحدث لك؟ |
Çünkü biyolojiye öyle şovenistik yaklaşıyoruz ki, eğer karbonu alırsanız orada başka şeyler meydana gelebilir. | TED | فالفكرة هى أننا شديدو الفخر والانتماء لعلم الأحياء، لكنك لو استبعدت الكربون، فهناك بلا شك أشياء أخرى يمكن أن تحدث. |
Ah, meydana gelmeyi bekleyen büyük bir felaket olacak. | TED | سيكون ذلك كانتظار كارثة على وشك أن تحدث. |
Bu kadar iyi hiçbir şey, kötü sonuçları olmadan bana olamazdı. | Open Subtitles | لا شئ بهذه الروعة يمكن أن يحدث لي دون أن تحدث حقا عواقب سيئة |
Bu tür şeyler baskasının aracılığı olmadan yapılmaz. | Open Subtitles | لا يمكن لهذه الاشياء أن تحدث دون وجود أي شخص يفعلها |
Kaderi yaratanlar biziz çünkü hiçbir şeyin şans eseri olmasını istemiyoruz. | Open Subtitles | نحن اخترعنا القدر لأننا لانريد للأشياء أن تحدث مصادفة |
O'ndan bazı şeylerin olmasını istiyorum ve bazı şeyler oluyor. | Open Subtitles | أنا أطلب منه أن يسمح للأمور أن تحدث وفيما بعد فعلاً أمور معينة تحدث |
Neyse, demek istediğim Vekil Bowser da fark yaratmak istiyor. | Open Subtitles | على أية حال ، هنا الإتفاق عربة جمعية المرأة تريد أن تحدث تغييراً أيضاً |
Elbette okudum ve içimden bir ses burada bir fark yaratmak istediğini söylüyor. | Open Subtitles | ويقول لي أنه في أعماقك أنت تريد أن تحدث فارقًا هنا |
Aynı paradigma kayması böcekler için gerçekleşebilir mi? | TED | هل من الممكن أن تحدث نفس النقلة النوعية للحشرات؟ |
Bir Ay Yılı'nda 13 yeni ay varsa, kaçınılamaz bireysel trajediler gerçekleşebilir. | Open Subtitles | عندما تأتي السنة القمرية مصحوبةً كذلك بثلاثة عشر قمرٍ جديد فان مآساة شخصية لا مفر منها لابد أن تحدث |
Asla olmaması gerektiğine inanıyorum, içinde bulunduğumuz duruma devam etmemize izin verilseydi, toplumumuza hizmet edilseydi, onlara insan gibi davranılsaydı, saygılı davranılsaydı, onlara şefkatli olunsaydı. | TED | أعتقد أنه لم يكن يجدر أن تحدث إذا ما تمّ السماح لنا بمواصلة ما كنا نقوم به، لخدمة مجتمعنا، ومعاملتهم كبشر، وباحترام، وأن نحبهم أولا. |