Ve o çocuksu gülümsemesi ile kalkık saçlarını bir daha göremeyeceğiz. | Open Subtitles | و لن نرى إبتسامته الصبيانية و لا شعرة الذي على شكل قرون مرة أخرى |
Ama öte yandan gülümsemesi çok hoş... ve saçı da biraz komik. | Open Subtitles | أجل لكن في المقابل إبتسامته جميلة وشعر مضحك |
Barry'nin gülümsemesi, akıl sır erdiremediğim bir mutluluk yayıyordu. | Open Subtitles | شعرت من إبتسامته بأنى لم أعرف السعادة من قبل |
Doktor çok fazla zihinsel aktivitenin olmadığını söyledi fakat ben gülümsediğini gördüm. | Open Subtitles | الطبيب قال بأنه لم يكن هناك نشاطٌكثيرٌفي دماغه،ولكني... رأيت إبتسامته |
Hayır. - Sana nasıl gülümsediğini gördüm. | Open Subtitles | كلا ـ لقد رأيتُ طريقة إبتسامته نحوكِ |
Her zaman yüzünde gezinen gülümsemesinin içindeki iyiliği bıraktığı etkiyi. | Open Subtitles | لطافة إبتسامته المودة التي بدت دائماً لا تفارق وجهه |
Chu, gülümsemesinin arkasında hançerlerini saklayan birisi. | Open Subtitles | (شايو)، يخفي وراء إبتسامته عدد من الخناجر. |
Öyle bir serseriye nasıl aşık olduğuma anlam veremiyorum küstahça gülümsemesi, koca ağzı, sert tavrı, maço dövmeleri, şekle girmez saçları, iri bedeni... | Open Subtitles | و عندما أفكّر بأنّي كنت ذات مرّة واقعةٌ في حُب ذلك الوضيع القذر ،مع إبتسامته المُتكبّرة و شفتاه البارزتان ،و سلوكه الرجّولي و أوشامه على عضلاته |
Birinin gülümsemesi geri gelmiş! | Open Subtitles | "وفي كل مرة أصعد إلى المبنى" ـ أرى أن أحدهم عادة إبتسامته ـ لقد فعلت |
gülümsemesi berbat, dişleri sap sarı. | Open Subtitles | إبتسامته شنيعة، فأسنانه صفراء |
gülümsemesi rahatsız edici. | Open Subtitles | إبتسامته مزعجة. |
gülümsemesi yüzünden. | Open Subtitles | إنها إبتسامته |
Hayır. - Sana nasıl gülümsediğini gördüm. | Open Subtitles | كلا ـ لقد رأيتُ طريقة إبتسامته نحوكِ |
gülümsemesinin arkasına saklamakla... | Open Subtitles | يبقيه خلف إبتسامته... |