| Biliyorsunuz ki kibirli biri oluşunuzun benim için hiç önemi yok. | Open Subtitles | هل تعرف ، إننى لا أمانع إطلاقاً أن تكون شخصاً نبيلاً |
| Çünkü şuradaki insanlar hiç kimseyi, hiçbir şeyi umursamıyor, tıpkı senin gibi! | Open Subtitles | لأنهم هنالك لا يهتمّون إطلاقاً بأي شيء او اي شخص مثلك تماماً |
| Hayır, asıl haksızlık olan benim sizlerle hiç kamp yapamamış olmam. | Open Subtitles | لا، إنّ ما ليس عادلاً هو عدم ذهابي معكم للتخييم إطلاقاً |
| Sadece birbirlerine saldırmalarını sağlayan algılayıcıları var, misafirlere asla saldırmazlar. | Open Subtitles | لديها حاسة أن تهاجم بعضها فقط ولا تؤذي البشر إطلاقاً |
| Yani grup iyi lider olan erkeklere genellikle destek çıkıyor ve zorbalara kesinlikle arka çıkmıyor. | TED | إذاَ فالجماعة داعم كبير للقادة الناجحين، وليست داعمة إطلاقاً للمتنمرين. |
| Bilmiyorum, ama uyandığımda sütyenim yoktu. Bu hiç iyi bir işaret değil. | Open Subtitles | لا أعرف , ولكنني أستيقظت دون صدريتي هذه ليست علامه جيده إطلاقاً |
| Sence, o beni son gördüğünden bu yana, ben hiç değiştim mi? | Open Subtitles | هل أنا تغيرت إطلاقاً , هل تعتقدى منذ رأنى أخر مرة ؟ |
| Dinle, eğer istediğin şeyi hiç sormazsan o zaman cevabın evet mi hayır mı olacağını bilemezsin. Bu riski göze alman lazım. | Open Subtitles | إستمعي ، إذا لم تسعي وراء مبتغاكِ ، لن تعرفين إطلاقاً إذا كانت الإجابات ستكون نعم أو لا ، يجب عليكِ المخاطرة |
| Tanıdığım bir avukat birkaç gün önce vefat etti ve sanki hiç yaşamamıştı. | Open Subtitles | هناك محامي أعرفه, توفي قبل عدة أيام, ويبدو كأنه لم يكن هنا إطلاقاً. |
| Sen hiç o adamla tanışmadın ve tanışmanı da hiç istemem. | Open Subtitles | لم تقابلي ذلك الرجل من قبل، ولا أريدكِ إطلاقاً أن تفعلي. |
| Ve sonra da belki hiç konuşmazsın bir daha. - Ben yine dalıyorum. | Open Subtitles | ومن ثم ربما, لا يجبُ أن تتحدث إطلاقاً سأغوصُ فوراً عائداً إلى هناك |
| Ve komik olduğunu düşündüm ama artık değil. hiç değil. | Open Subtitles | وأعتقدت أنه كان أمراً مضحكاً ولكنه لم يعد كذلك إطلاقاً |
| Bana her gün çok güzel göründüğümü söylüyor ve sen hiç evde olmuyorsun. | Open Subtitles | كل يوم يخبرني أني أبدو جميلة، و أنت لا تتواجد في المنزل إطلاقاً. |
| Bir şey hakkında hiç fikrim yoksa tüm bu konuşmalar ne diye? | Open Subtitles | إن لم أكن أعرف إطلاقاً بشيء ما فهذا ما هو عليه الأمر |
| Bu ekibin başına bir sürü bela geldi ama hiç kaçırılmamıştık. | Open Subtitles | هذا الفريق يقع في ورطات عديدة، لكننا لا نتعرّض للإختطاف إطلاقاً. |
| Ya asla konuşmuyoruz ya da aynı günde iki kez konuşuyoruz. | Open Subtitles | أما أن لا تكلميني إطلاقاً أو تكلميني مرتين في نفس اليوم |
| Yüzüne söylemedikleri için insanların hakkında ne konuştuğunu asla bilemezsin. | Open Subtitles | لن تعلمي ذلك أبداً، لأنّهم لن يتحدّثوا بذلك أمامك إطلاقاً |
| Bir pazarlamacı olarak düşünürsem, kesinlikle rahatsız olmamam gerektiğini biliyorum çünkü bu tam da, pazarlamacıların yapmakla görevli olduğu şey. | TED | إن فكرت بالأمر كمُسؤِّقة، فليس هناك إطلاقاً ما يضايقني، فهذه مهمة المسوقين، |
| Aslında, en iyisi hiçbir şey söyleme. Çeneni kapalı tut. | Open Subtitles | في الواقع، لا تقول أي شيء إطلاقاً إبق فمك مغلقاً |
| Hayır, henüz onunla bile konuşmadık bu konuyu. Kızla ilgili aklınıza rahata erdirebilirim. | Open Subtitles | لا، نحن لم نُنـاقش ذلك معـه إطلاقاً لكنّي أستطيع أن أضع رأيكم في الإبقـاء عليهـا |
| Çünkü Katiyen bu şekilde çocuk büyütmeyeceğim. | Open Subtitles | لأنني لن أربي طفلاً على هذا النحو إطلاقاً. |
| Çünkü kıskanç kadınlar endişelenir. Ben zerre kadar kıskanmıyorum. | Open Subtitles | المرأة الغيورة تقلق، أنا أنا فلست غيورة إطلاقاً. |