"إعطاءه" - Translation from Arabic to Turkish

    • vermek
        
    • vermeye
        
    • verilmişti
        
    • verip
        
    • verelim
        
    • vermemi
        
    Eğer onu gördüğünüzde vermek aklınıza gelirse, gerçekten minnettar olurum. Open Subtitles إن لم تمانعي إعطاءه هذه حين ترينه. سأقدر ذلك للغاية.
    Evlat, bu gezinin sonunda sana vermek istediğim birşey vardı... ama hayatta kalamayacağımız ortaya çıktığından onu sana şimdi vermek istiyorum. Open Subtitles بنيّ ، هناك شيء أردت إعطاءه لك بعد إنتهاء الرحلة لكن، بماأنناقدلاننجوا .. أريد أن أعطيها لك الآن
    Sadece şu kurabiyeleri neden ona vermek zorunda olduğunu anlamıyorum. Open Subtitles لا أعلم لماذا تريدين إعطاءه هذا البسكويت
    Oraya hayat vermeye çalışıyorum diyelim. Open Subtitles كما تعلمين، إنني أحاول إعطاءه بعض الحيوية.
    Bu kitabı yazmasına dengeli olması şartıyla izin verilmişti. Open Subtitles لقد تم إعطاءه الإذن لكتابة هذا الكتاب شريطة أن يكون متوازنا
    Ne yapabilirsin? Ona biraz oksijen verip nefes almasını kolaylaştırabiliriz. Open Subtitles يمكننا إعطاءه بعض الأكسوجين ليساعده على التنفس
    Unutmayalım da hepimiz bu sene Noel zamanı ona iyi bir bahşiş verelim. Open Subtitles لنحرص جميعا على إعطاءه إكرامية كبيرة في عيد الميلاد
    Güvenliği aşabilmek için ona bir silah vermemi istedi. Biliyor muydun? Open Subtitles طلب مني إعطاءه سلاحاً يستطيع أن يمرّ به من الأمن
    Eğer biri, siz onunkini almadan sizin fotoğrafınızı alırsa ölmüş olursunuz ve ona öldürmüş olduğunuz herkesin fotoğraflarını vermek zorundasınız. Open Subtitles إذا مسك أحد صورتك، فأنت ميّت ويتوجّب عليك إعطاءه كلّ صور من قتلت مسبقاً
    Ama ona filmlerdeki tarzda romantik bir hoşçakal vermek istemez miydin? Open Subtitles ألا تودين إعطاءه وداع كبير ورومانسى كالأفلام؟
    Tek yapman gereken ona paketini vermek havadan sudan konuşmak ve onu yolcu etmek. Open Subtitles كل ما عليك فعله هو إعطاءه حزمته وتتحدثي إليه قليلاً وتتركينه يمضي
    Büyük teyze Rose ona kocaman bir öpücük vermek istiyor. Open Subtitles العمة الكبيرة روز تريد إعطاءه قبلة كبيرة
    Seni ezmesi için ona yeni sebepler vermek istiyorsun demek. Open Subtitles تريدين إعطاءه مبررات جديدة ليتطاول عليك, صحيح؟
    Ona yanlış bir izlenim vermek istemezsin. Open Subtitles لا يهمني ان كان بريئا أنت لا تريدين إعطاءه الانطباع الخطأ
    Bugün Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi'ne gittiğinizi hayal edin ve hastalara görünmez bir virüs vermek istediğinizden bahsedin. TED فقط تخيل نفسك ذاهبًا إلى "وكالة الغذاء والدواء" لتشرح لهم كل شيء عن هذا الفيروس الخفي الذي تريد إعطاءه للمرضى.
    Ona bıçak vermek iyi bir fikir mi? Open Subtitles هل تظن أن إعطاءه سكين فكرة سديدة ؟
    Niye, böyle bir köpeğe isim bile vermek bana delice geliyor. Open Subtitles يبدو لي حتى من الجنون إعطاءه إسماً.
    Her şeyini işe vermek zorunda kalacaksın. Open Subtitles فعليكِ إعطاءه كل ما بإستطاعتكِ.
    Ona çocukluğunu geri vermeye ne dersiniz? Open Subtitles إنه مجرد طفل ماذا عن إعطاءه الطفولة؟
    Bırakın beni! Sana vermeye çalışın! Open Subtitles دعني، أنا أحاول إعطاءه لك
    Joseph 11 yaşında öksüz kalmış ve kraliyetin ayna ustası olan Weichselberger adında acımasız birinin yanına verilmişti. Open Subtitles تيتم جوزيف في الحادي عشر من عمره وتم إعطاءه لسيد قاسي إسمه فايشيلبرجر صانع المرايا الملكي
    Unvanınız William Hamleigh'e verilmişti, değil mi? Open Subtitles لقبك تم إعطاءه لـ(ويليام هاملي)، أليس كذلك؟
    Aşk verip alabileceğin bir duygudur. Open Subtitles الحب هو هذا الشعور الذي يمكنك إعطاءه والشخص الآخر يستطيع إعطاءه آيضا
    Geniş spektrumlu antibiyotik verelim. Open Subtitles تأكدوا من إعطاءه مضاداً حيوياً طيفياّ
    Hanımımın size vermemi istediği yüzük. Open Subtitles سيدي، هذا الخاتم طلبت مني إعطاءه لك

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more