Baş editör bana uzun bir konuşma yaptı, içimde, yüzücü hayatımla ilgili bir kitap olduğuna beni ikna etmeye çalıştı. | TED | جلس معي رئيس التحرير وقام بالتحدث معي لمدة طويلة، محاولاً إقناعي أن هناك كتاباً في داخلي. عن حياتي كسباحة. |
Ya dersi erken bitirdiğinize beni ikna etmeye çalışırlarsa? | Open Subtitles | ماذا إن حاولوا إقناعي بإنك تركتيهم وغادرت ليلاً |
Umarım beni notu değiştirmeye ikna etmeye gelmemişsinizdir. | Open Subtitles | اؤجو ان لا تكونوا هنا لتحاولوا إقناعي لتغيير درجات ألي |
Evet, öyle. Daha bugün beni, bu evin perili olduğuna inandırmaya çalıştı. | Open Subtitles | إنها فقط نكتة، فقد حاولت هذا الصباح إقناعي بأن هذا البيت مسكون. |
Şimdi tek yapman gereken beni yalan söylemediğine ikna etmek. | Open Subtitles | الان كل ما عليك فعله هو إقناعي انك لا تكذب |
Tüm söylebildiğimiz, sen gayet iyi durumdasın, yani hemen... İyi olduğuma ikna etmeye çalışma beni, Carson. | Open Subtitles | . أنت في حالة جيدة . توقف عن محاولة إقناعي حول أنني بخير |
Sen de beni dünyadaki kadınların deli olmadığına ikna etmeye çalışırsan olur. | Open Subtitles | إن حاولتي فقط إقناعي أن هناك امرأة في العالم غير مجنونة |
Beni ilgilendirmez, beni ikna etmeye çalışmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | إنه ليس عملي ليس من الضروري أن تحاولي إقناعي |
Beni geri adım atmam konusunda ikna etmeye çalışacaksan, nefesini boşa harcama. | Open Subtitles | إن كنتَ تحاول إقناعي بالتنحّي مجدّداً فلا تضيّع أنفاسك |
Beni bunu yapmam gerektiğine ikna etmeye mi çalışıyorsun? | Open Subtitles | أتحاول إقناعي بأنه يجدر بنا ألا نقوم بذلك؟ |
Yerde yatarken, ...bir yandan kanarken, beni elinde delil olduğuna ikna etmeye çalıştı. | Open Subtitles | وعندما كان ممددا وهو ينزف، حاول إقناعي بأنّ لديه دليل، |
Keşke çuvalladığını kabul etsen de bunun önemsiz olduğu konusunda ikna etmeye kalkmasan. | Open Subtitles | وأتمنى أن تعترف بإنّك أفسدت الأمر بدلاً من محاولة إقناعي إنه ليس شيء مهم |
Travma sonrası stres sendromu yüzünden delirdiğime inandırmaya çalıştı beni. | Open Subtitles | حاولت إقناعي أنني سأجن بسبب أعراض الإجهاد ما بعد الصدمة |
Bütün gece beni kristal top okuyucularına inandırmaya uğraştı. | Open Subtitles | طوال الليل تحاول إقناعي أن الحمقى الذين يستخدمون الكرات البلوريه هم |
Topeka'daki 12 yaşındaki bir çocuk beni elinde iki Oğlan olduğuna inandırmaya çalışıyor. | Open Subtitles | طفل في ال12 من توبيكا يحاول إقناعي أن أوراقه هي الأقوى. |
Başta Bayan Sumiko bile beni ikna etmek için para vermişti. | Open Subtitles | حتى السيدة سوميكو حاولت في البداية إقناعي بالمال |
Ben seni onu sevmen için ikna edemem... Sen de beni ikna edemezsin. | Open Subtitles | لا أستطيع إقناعك بحبه ولا تستطيعي إقناعي أيضا |
O zaman kalmana izin vermem için ikna et beni. | Open Subtitles | عندها إذاً يفضل بك إقناعي لم يجدر بي السماح لك بالبقاء |
Ben sarhoşum ama bu adam ya Amerika'nın en adi herifi ya da Amerika'nın en adi herifi olduğuna beni inandırmak istiyor. | Open Subtitles | أنا ثملة، و هو إما أكبر وغد في أمريكا... أو انه يحاول إقناعي بأنه أكبر وغد في أمريكا... |
beni ikna etmene gerek yok. | Open Subtitles | ليس عليك إقناعي هذه هي أنواع الظلم الموجودة في أنظمة وقوانين ألاباما |
Beni WWW için bir Browser yazmam için ikna etmeyi denedi. Çünkü henüz bahsettiği system grafik, font veya mizanpaj gibi hiçbir unsur içermiyordu. Sadece düz text idi. | TED | وحاول إقناعي بأن أصمم المتصفح الخاص به، لأنه نظامه لم يكن يحتوي على غرافيك أو خطوط أو تصميم أو أي شيئ كان نصا خالصا فقط. |
Tiyatro yapımcısı ve beni yeni gösterilerinden birinde yer almam için kandırmaya çalıştı. | Open Subtitles | إنه منتج مسرحي، حاول إقناعي أن أشارك بإحدى عروضه الجديدة |