Elbette, koşu yapacağım Vadiye doğru sürüyordum. | Open Subtitles | الحقّ، أنا كُنْتُ أَقُودُ إلى الوادي حيث سَأُهرولُ. |
Küçük Prenses, bir nebze de olsa Vadiye sihir geri geldi. | Open Subtitles | أيتها الأميرة الصغيرة، القليل من السحر قد عاد إلى الوادي |
Gawain, Brastias 30 adam alıp doğudaki Vadiye gidin. Her bir tarafa sancak dikin. | Open Subtitles | تأخذ 30 من الرجال إلى الوادي شرقاً تنصبوا الرايات بكلّ ميل |
98 yılının Ağustos ayında yeni kamerayı Büyük Kanyon'a düşürdü. | Open Subtitles | أغسطس/آب ' 98, آلة التصوير الجديدة السَاقِطة إلى الوادي الكبيرِ. |
Şehrin yan güney Kanyon kadar bazı lastik markalar izleyin. | Open Subtitles | لقد تتبعنا أثار العجلات إلى الوادي إلى جنوبيّ البلدة |
Ama bir gün Büyük Kanyon'a gideriz demiştin. | Open Subtitles | لكن أنت قلت نستطيع الذهاب إلى الوادي الكبير يوماً. |
Milyonlarca ton buz yavaşça Vadiye doğru yuvarlanıyor. | Open Subtitles | تهوي ملايين الأطنان منه بالحركة البطيئة إلى الوادي |
Milyonlarca ton buz yavaşça Vadiye doğru yuvarlanıyor. | Open Subtitles | تهوي ملايين الأطنان منه بالحركة البطيئة إلى الوادي |
Aracı, Summit Vista yolundan çıkıp Vadiye kadar yuvarlanmış. | Open Subtitles | سيارته قد تحطمت وبعد ذلك ذَهبَ كُلّ الطريق نزولاً إلى الوادي |
Hiçbiri diğerine saldıramıyor, çünkü diğer tarafa saldırmak için dağdan Vadiye doğru inmek ve sonra diğer tarafa çıkmak zorundasınız ve bu şekilde tamamen açıkta kalırsınız. | TED | لا يستطيع أي منهما أن يهاجم الآخر، لأنّ مهاجمة الجانب الآخر يتطلّب الابتعاد عن الجبال إلى الوادي و يصبح بذلك مكشوفا تماما من الجانب الآخر. |
Eğer isterseniz, Vadiye yürüyüp - Ona bir bakarım. | Open Subtitles | إذا أردتِ، يمكن أن أذهب إلى الوادي |
Vadiye yıkılacaktır. | Open Subtitles | قطعة فقطعة، سيسقط الجسر إلى الوادي |
- Ya, aşağı Vadiye gitselerdi ve Sarkolar... | Open Subtitles | قد كانوا ليذهبوا إلى الوادي المنخفض |
Bu yüzden su içmek isteyen bir keçi ailesi Vadiye inmek zorunda. | Open Subtitles | لذا للشرب، عائلة الوعل يجب أن تنزل إلى الوادي ... |
Hadi, Vadiye gidelim. | Open Subtitles | سوف نذهب إلى الوادي |
Tüm hafta boyunca yapacağınız Büyük Kanyon gezisi hakkında konuşup durdu. | Open Subtitles | أنه يتحدث بشأن الرحلة التي من المفترض أن تذهبوا إلى الوادي الكبير. |
- Yani sürücü koltuğuna ters oturup Büyük Kanyon'a öyle mi gireceksin? | Open Subtitles | لذا قَصَّه أَو هو سَيَنتهي مثل سفرتِنا العائليةِ إلى أريزونا. تَعْني، أنت سَتَستديرُ في مقعدِكَ ويَقُودُ الصالةَ تقريباً إلى الوادي الكبيرِ؟ |
Büyük Kanyon'a gidebilirsin. | Open Subtitles | بتلك، يمكنك أن تذهب إلى الوادي الكبير |
Hiç Büyük Kanyon'a gittin mi? | Open Subtitles | ألم تذهب قط إلى الوادي الكبير؟ |
Cortez Kanyon almak için ana cadde geçmek zorunda olacaktır. | Open Subtitles | على (كورتيز) المرور من الشارع الرئيسي لكي يصل إلى الوادي |