- Ölmüş. Duruşmasını beklerken hücre arkadaşları vatanseverlik adına onu öldürmüş. | Open Subtitles | قُتل أثناء إنتظاره للمحكمة عن طريق زميله في الزنزانة بإسم الوطنية. |
Klinikte beklerken hastalık yüzünden iç kulağındaki basınç yükseldi ve mastoid kemiğe doğru patladı. | Open Subtitles | التهاب الأذن المستمر تراكم الضغط بالأذن الداخلية انفجر خلف عظمة الأذن أثناء إنتظاره في العيادة |
Onu sıfırlamadan önce sana yönelmesini beklemek zorundaydım. | Open Subtitles | إضطررت إلى إنتظاره ليهاجمك كي أتمكن من رصده |
Serbest kalana kadar beklemek istemiyor musunuz, bu hiç doğru değil. | Open Subtitles | وهو في الأسر أيضاً ولا أظن أنه من الجيد الذهاب بدون إنتظاره |
Ona zaten onu öbür tarafta beklediğini söyledim. | Open Subtitles | حاولت القول له إنها في إنتظاره بالفعل في الضوء |
Annenin, şu anda onu beklediğini düşünüyor musun? | Open Subtitles | ألا تظنين أنها هناك في إنتظاره الآن؟ |
Sen beklediğim birinci sınıf tıp öğrencisi olmalısın. | Open Subtitles | لا بدّ أن تكون طالب السنة الأولى الذي في إنتظاره |
İnsanların kırmızı ışıkta beklerken iki saniyeliğine dinleyecekleri bir şey üzerinde aylarca çalışmak çok saçma. | Open Subtitles | و ليس له معنى ان نعمل على شئ لشهور لشخص ما يستمع له لثانيتين في فترة إنتظاره بالسيارة عند الإشارة الحمراء |
Pekâlâ, yeni üyemiz şu ara kendini göstermek üzeredir bu yüzden biz de beklerken, hafta sonu görevlerimizde nasıldık bir görelim. | Open Subtitles | حسناً، العضو الجديد سيأتي في أي لحظه في حين إنتظاره لنرى كيف أبلينا |
"Peygamber devesi avının önünden geçmesini beklerken kafasını 180 derece döndürebilir." | Open Subtitles | فرس النبيّ الأصلي يستطيع لفّ " رأسه حول نفسه بنسبة 180 درجة " أثناء إنتظاره لوجبة الطعام التالية |
Bugün sizi beklerken üzüldüğü kadar üzülmemişti. | Open Subtitles | ما تحمله من إستياء عند إنتظاره لقدومك |
Ameliyathanenin boşalmasını beklerken ölecek. | Open Subtitles | سوف يموت عند إنتظاره في غرفة العمليات |
Ve krillerin tamamen yüzeye çıkmasını beklemek zorundayız. | Open Subtitles | وما يتعين علينا إنتظاره هو عندما يطلع قرديس البحر إلى السطح. |
Gelene kadar beklemek isterim. | Open Subtitles | أودّ إنتظاره حالما يصل. |
Böylece Martin'i affettim. Her hafta sonu onu ziyarete gidip onu beklediğim söyledim. | Open Subtitles | كان إسمها " ستابورغ " , فنسيت " مارتن " وصرت أذهب إليه في نهاية الأسبوع أخبره أنني في إنتظاره |
İşte benim beklediğim şey bu | Open Subtitles | هذا ما كنا في إنتظاره. |