"إنها حقيقة" - Translation from Arabic to Turkish

    • Bu doğru
        
    • bir gerçek
        
    • Bu gerçek
        
    • gerçektir
        
    • Gerçek bu
        
    • Gerçek de bu
        
    Bu doğru. Bu adamların birlikteyken yapamayacakları şey yok. Open Subtitles إنها حقيقة , مع بعضهم لا يوجد احد يستطيع أن يعمل عملهم
    Bu doğru, bir Goa'uld sızıntısı oldu. Open Subtitles إنها حقيقة [هناك تسلل من قِبل الـ "[غواؤلد"
    Şu bir gerçek ki, organlarımız veya dokularımız yaralandığında, kemik iliğimiz kan doloşımımıza kök hücreler salar. TED إنها حقيقة أن أعضاءنا أو أنسجتنا عندما تكون مجروجة أو مصابة، فإن نخاع العظام يطلق خلايا جذعية في دورتنا الدموية.
    1885'te ortalama bir North Carolina ev hanımının bir yılda toplam 148 mil yürüdüğü ve 35 ton su taşıdığı tarihsel bir gerçek. TED إنها حقيقة تاريخية أنه في عام 1885, ربة المنزل المتوسطة في كارولاينا الشمالية مشت 148 ميلاً سنوياً كي تحمل 35 طناً من المياه.
    Batıl inançlarım yoktur ama Bu gerçek. Open Subtitles إنها ليست خرافة إنها حقيقة لقد أصبح حظي شيئاً
    Kişiye göre değişen bir durum değil bu, gerçek. Open Subtitles إنها ليست قضية ذات إتجاهين أنا أوافق إنها حقيقة
    Kalplerimizin ve zamanın ışık hızına yaklaştıkça yavaşladığı ve maddenin enerjiye dönüştüğü bilimsel bir gerçektir. Open Subtitles إنها حقيقة علمية أن القلوب والساعات تبطئ عندما يقتربون من سرعة الضوء
    ..ama tüm Gerçek bu değildir Open Subtitles ليست الحقيقة كاملة إنها ليست كذلك أعنى,إنها حقيقة بالسبة للرب
    Bu doğru. Biz o işten kaçınıyoruz. Open Subtitles إنها حقيقة ، نحن نمتنع عن الجنس
    Bu doğru. Bütün Long Adası'nı, şehrin yarısını sattılar ve buraya baskın yapan da hiç olmadı. Open Subtitles إنها حقيقة, لقد باعوا لكل "لونغ آيلند" ونصف المدينة، ولمْ يفلسوا هنا أبدًا.
    Teşekkür ederim. Bu doğru. Open Subtitles شكراً إنها حقيقة
    Demek istediğim, Bu doğru, öyle değil mi? Open Subtitles أعني, إنها حقيقة صحيح؟
    - Bu doğru, Lordum. Open Subtitles إنها حقيقة , يامولاى
    Orta yaşlardaki birçok insan için bu bir hissiyat değil; birden işsiz kalınca ve telefon susunca yüzümüze vuran acı bir gerçek. TED بالنسبة للكثيرين منا في منتصف العمر، لا يكون ذلك مجرد شعور، إنها حقيقة قاسية، عندما نخسر فجأة وظائفنا ويكف الهاتف عن الرنين.
    Acı bir gerçek ama kızlar okul yolunda sıkça taciz ve tecavüze uğruyor hatta kaçırılıyorlar. TED إنها حقيقة مؤسفة، لكن يتم الاعتداء على الفتيات غالبًا، واغتصابهن، وخطفهن حتى في الطريق إلى المدرسة.
    Ki bu da jürinin asla duymadığı bir gerçek. Open Subtitles و بالمناسبة إنها حقيقة لم تسمعها هيئة المحلفون
    - Bu gerçek Pumbaa. Open Subtitles إنها حقيقة مرة، بومبا تعايش معها
    Bu gerçek, şu an oluyor. TED إنها حقيقة, إنها تحدث
    Bu gerçek buraya bir şeyin ya da birinin indiği bir gerçek. Open Subtitles أنتظر , إنها حقيقة حقيقة أن شيئ أو شخص... .
    Küçük kızların beyaz gelinlikli büyük düğünler hayal ettikleri bir gerçektir. Open Subtitles إنها حقيقة ، أن البنات الصغيرات يحلمن بزفاف أبيض كبير
    Düğünde bekâr kızlardan birini sağdıcın götürdüğü bilinen bir gerçektir. Open Subtitles إنها حقيقة معروفة أن الإشبين يحظى بفرصة مواعدة العازبات في الزفاف.
    Gerçek bu. Karışmış tüylerle doluyor mekân. Open Subtitles حسناً ، إنها حقيقة فقط الكثير من الريش المزعج

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more