"احتكاك" - Translation from Arabic to Turkish

    • sürtünme
        
    • temas
        
    • sürtünmeye
        
    • teması
        
    Plazmanın kusursuz dünyasında, çarpışma yoktur ve alışık olduğumuz kararlılık sağlayan sürtünme yoktur. TED في عالم البلازما المثالي، ليس هناك من اصطدامات وليس هناك من احتكاك لتوفير الإٍستقرار كما تعودنا.
    Manyetik güçler ve sürtünme güçleri tam bir cadı kazanı gibidir, bir kabus gibi. Open Subtitles وتتواجد قوى مغناطيسيّة وقوى احتكاك وقوة جامحة أخرى يحصل كابوس على سطح الثقب الأسود
    Halat iplikleri ve sürtünme izleri bulduk tam şurada. Open Subtitles لقد عثرنا على ألياف من الحبال، ولدي علامات احتكاك هنا.
    Hint domuzu, hamster ya da dışkılarıyla temas kurmak da yok. Open Subtitles ولا احتكاك مع أيّ كابياء خنزيرية أو أيّ همستر أو روثهم
    Motaba hastalarıyla yakın temas içindeydi. Daha fazlasını mı biliyorsun? Open Subtitles أعرف أنه كان على احتكاك مباشر بمرض مرتابا أتعرف غير ذلك ؟
    Oğluna tasarladığım giysi sürtünmeye dayanıklı ve ısınmıyor, yıpranmıyor. Open Subtitles بدلت ابنك صممت لمقاومة احتكاك هائل بدون تسخينه او تبريده ميزه رائعه
    Şimdi esas yapmamız gereken, suyla geçiş yolunu bloke etmek yolu ile tip bir organizmanın daha hafif bir forma evrimleşip evrimleşmeyeceğini anlamaya çalışmak. ve bunun için bu organizmayı sadece insandan-insana temas veya insan-yiyecek-insan teması ile bulaşmaya zorlamak. Ki bu yöntemlerin ikisi de hastalık kapan kişilerin geçişi sağlamak için hareketli ve olarak sağlıklı olmasını gerektiriyor. TED لذا فالمهم هو محاولة معرفة كيف تحدد إذا كان من الممكن أم لا جعل كائن كهذا أقل خطورة عن طرق سد النتقال بالماء, و بالتالى تركه فقط لينتقل عن طريق احتكاك, شخص باخر أو عن طريق الطعام. و كلاهما سوف يتطلب من الناس أن يكونوا متحركين و أصحاء بدرجة كافية للانتقال.
    Yine de, bir plazmanın dengesini çok az bozarsanız, ortaya çıkan elektrik alanının kendiliğinden ortadan kalktığını ya da gizemli bir sürtünme kuvvetiyle yok olduğunu göreceksiniz. TED ولكن ما يزال، إذا ما أربكت قليلاً استقرار البلازما، ستجد أن المجال الكهربائي الناتج سيختفي من تلقاء نفسه، أو يصاب بالرطوبة، كنتيجة لقوة احتكاك غامضة.
    Döndükçe, point ayakkabısı ve yer arasındaki ve kısmen vücuduyla hava arasındaki sürtünme, momentini azaltır. TED بينما هي تدور هناك احتكاك بين حذائها "البونت" والأرض وبطريقةٍ ما بين جسدها والهواء يقلل من قوة دفعها
    Yan yana gelen enerji alanları sürtünme yaratır. Open Subtitles وحقول الطاقة الازدواجية تخلق احتكاك
    sürtünme kural dışı değil. Open Subtitles انه مجرد احتكاك بسيط أحتكاك السباقات
    sürtünme artar, vites dişlileri aşınır. Open Subtitles مما يبني احتكاك و التروس تتحرك بعسر
    Kalp sesi boğuk geliyor. sürtünme de var. Open Subtitles أصوات نبضات القلب ضعيفة مع أصوات احتكاك
    Çok fazla sürtünme var. Open Subtitles إنه احتكاك كثير.
    Hesabına göre yolun sürtünme değeri ve darbe açısı saatte 86 km hız bariyerleri kırmaya yeter. Open Subtitles إن سرعة 54 ميلاً في الساعة التي حسبتها (ليلى) مشتركة مع قيمة احتكاك الطريق و زاوية التصادم ستولد معدل سرعة كافية لكسر الحاجز
    Aracı izleyeceğiz, içindekilerle temas kurmayacağız. Open Subtitles إبقاء السيارة تحت المراقبة لا احتكاك مع الركاب
    Kaptan, uzun mesafeli algılayıcılar temas belirledi. Open Subtitles أيّها الكابتن، احتكاك جديد على أجهزة استشعار المدى الطويل.
    Ağır temas halindeyiz! Open Subtitles نحن في احتكاك خطير!
    Oğlunun kostümü şiddetli sürtünmeye dayanacak biçimde tasarlandı. Open Subtitles بدلت ابنك صممت لمقاومة احتكاك هائل
    Kıç tam sağa. Yaklaşan düşman teması 247'ye taşınıyor... Open Subtitles احتكاك بعدو قادم الي الداخل

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more