Ispanaktan, trafik sıkışıklıklarından, ve M*A*S*H'in* son 2-3 yılından nefret ettiğimden çok. | Open Subtitles | اكرهم اكثر من السبانخ ، ازدحام المرور ، والسنوات القليلة الماضية للهريسة |
trafik tıkanıklığı dolayısıyla acil durum araçları bile hareket edemiyor. | Open Subtitles | بسبب ازدحام السير، صار التنقل مستحيلا حتى على سيارات الإسعاف |
Bu sabahki trafik raporları da Palace Otelinin civarında sıkışıklık olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | وتقرير حركة المرور هذا الصباح قد ذكر ازدحام من حول فندق بالاس |
Ameliyathane bayağı kalabalık olacak doğum uzmanlarından oluşan üç ekip. | Open Subtitles | سيحصل ازدحام صغير هنا، فستأتي ثلاث فرق من أخصائيي الخدّج. |
Bizi Hoke götürmeli. Çok kalabalık olacak. | Open Subtitles | أظن أن يجب أن يقود لنا سيكون هناك ازدحام |
Merhaba, sıkışıklık hakkında konuşmak için buradayım, yani trafik sıkışıklığı. | TED | مرحبا، سأتحدث اليوم عن الازدحام وأعني ازدحام الطرق بالأخص |
trafik sıkışıklığı çok yaygın bir olaydır. | TED | تعد ظاهرة ازدحام الطريق الظاهرة الاكثر انتشارا |
Ve şimdi trafik sıkışıklığıyla mücadele için bu anlayışı nasıl kullanabileceğimize bakalım. | TED | لنتمعن معا في كيفية استخدام هذا المفهوم لمكافحة ازدحام الطرق. |
trafik tıkandı ve bir grup insan inanılmaz bir kaza yeriymiş gibi toplandı, ya da bir pop yıldızı görmüşler gibi. | TED | كان هناك ازدحام مروري و حشد من الناس و كما لو كان هناك حادث دراماتيكي او رؤية نجم بوب مشهور |
Bunun, trafik sıkışlığı, kasırgalar ve hayat gibi gelişmekte olan yeni bir problem olduğu anlaşılacaktır. | TED | وسيتحول ذلك لظاهرة ناشئة أخرى مثل ازدحام حركة المرور، ومثل الأعاصير، ومثل الحياة أيضًا، وسنجد حلًا لها. |
Bir arabayı göz alıcı bir şekilde resmedebilirsiniz, ama aynı şeyi trafik için yapamazsınız. | TED | إذاً تستطيعون تكوين صورة سيارة تم شهرها ولكن لا يمكنكم تكوين صورة عن ازدحام باهر |
İstersen onlarla konuşayım, trafik sıkışıklığı, trafik sıkışıklığıdır. | Open Subtitles | إذا كنت تريد، ونحن سوف تأخذها على ، ازدحام المرور ل ازدحام المرور. |
Böylesi bir durumda, 3 kişi kalabalık demektir, bence. | Open Subtitles | في حال مثل هذة . أعتقد أن ثلاثتنا نشكل ازدحام |
Dünya üzerindeki her devlet, aşırı kalabalık... hapishaneler sorunuyla uğraşıyor. | Open Subtitles | كل امه في العالم تعاني من مشكله ازدحام السجون |
Beyler, bu gece burda hoş bir kalabalık var. | Open Subtitles | أيها السادة ،يجب ان يكون هنا ازدحام كبير اليوم |
Fazla kalabalık değilmiş. Daha erken. Erkek arkadaşın nerede? | Open Subtitles | ليس هناك ازدحام , إن الوقت مايزال مبكرا , أين حبيبك |
Yaya alanları ve kalabalık ücretleri, Kaliforniya gibi şehirlerin salım sınırları var. Şehirlerin yapabilecekleri pek çok şey var, mantıksız, sebatkar milletler tavır göstermeyi reddetiğinde bile. | TED | مناطق مشاة و رسوم ازدحام حدود الانبعاث في المدن مثل التي في مدن كاليفورنيا هناك العديد و العديد من المدن حتي عندما ترفض دول منظمة اوبك العندية ان تتحرك |
- Öğlen trafiği işte. Ne yaparsın. | Open Subtitles | إنّه ازدحام منتصف اليوم، ما الذي يمكنك فعله |
- trafiğin kötü olacağını falan? | Open Subtitles | مثلاً ؟ أن تعرف متى يكون هناك ازدحام بالسير توقف |
Tatil trafiğine yakalanmak istemem | Open Subtitles | 30 . لا أريد ان ابقى فى ازدحام الاجازة هذا |
Hayır, aslında hapishanelerdeki kalabalıklaşmayı azaltmaya yönelik. | Open Subtitles | كلا، في الحقيقَة صُمِمَ هذا العقار للتخفيف من ازدحام السجون |