Steven Pinker'ın şiddetin tarihi hakkındaki çok sentetik konuşması gibi. | TED | مثل، حديث من ستيفن بينكر في تاريخ العنف، اصطناعية جداً. |
Kızın tırnaklarında bulunan açık kahverengi doku, sentetik bir maddeye ait. | Open Subtitles | الذي تم العثور عليه في أظافر الفتاة مكون من مادة اصطناعية |
sentetik bir orman için gerekli arazi alanı ya da aynı şekilde ele geçirilmesi için üretilmiş bir doğrudan hava yakalama tesisi 500 kat daha küçük. | TED | إن مساحة الأرض اللازمة لغابة اصطناعية أو مصنع لجمع الهواء بشكل مباشر لجمع نفس الكمية هي أصغر 500 مرّة. |
(Kahkahalar) Yapay zekâyı mükemmel kılmadan önce Yapay duyguları mükemmel kılmamız lazım. | TED | ما يجب أن نفعله قبل أن نصنع ذكاءً اصطناعيًا تامًا هو أن نصنع عواطف اصطناعية تامة. |
Bunlara kontreyl deniyor, bir jet uçağın geçmesiyle arkasında bıraktığı su bazlı Yapay bulutlar. | TED | هذه مسارات نفاثة، والتي هي غيوم مائية اصطناعية أحدثت عن طريق مرور محركات الطائرات النفاثة. |
Size üzerinde çalıştığımız projelerden birinden bahsedeceğim; ReMotion Knee, diz üstünden ampute kişiler için yapılmış bir tip Protez. | TED | لذا سأخبركم عن أحد المشاريع التي نعمل عليها ركبة إعادة الحركة، وهي ركبة اصطناعية مصممة لمبتوري الأطراف |
takma diş, işitme cihazı, penis büyütücü? | Open Subtitles | ـ كلا ألديه طقم أسنان اصطناعية جهاز للسمع أو زرع أشياء أخرى؟ |
Şöyle bir sorunumuz var: Vücudumuza sentetik implantlar yerleştirmeye devam ediyoruz, adeta vücudumuza uhulayıp vidalıyoruz. | TED | حسناً، المشكلة هي أننا نستمر في زرع أشياء اصطناعية في جسمنا ونضع الغراء والمسامير فيه |
Cevabımız, sentetik immün sistemleri oldu. Bunlar, kanser hücrelerini tanımak ve öldürmek için tasarlanmıştır. | TED | تحولت إجابتنا لتصبح أجهزة مناعة اصطناعية مصممة لتحديد وقتل الخلايا السرطانية. |
Bu, iki ağlı bir makine öğrenimi modeli: Bir şeyin gerçek mi sahte mi olduğunu belirlemekle görevli bir ayrıştırıcı ve sentetik medya üretmekle yükümlü üretici. | TED | ويعتبر نموذج تعليم آلي مزود بشبكتين: شبكة أداة تمييز، وتتمثل مهمتها في تحديد ما إذا كان الشيء حقيقيًا أم مزيفًا، وشبكة مولد، وظيفتها إنشاء وسائط اصطناعية. |
Doğadaki en basit versiyonu, bir dalı kullanan Berkeley'deki mühendis arkadaşım Ron Fearing ilk sentetik versiyonu yapmıştı. | TED | من أبسط نسخة في الطبيعة، فرع واحد معاوني الهندسي، رون فيرنج، في بيركلي صنع أول نسخة اصطناعية |
Ayırmamızın nedeni çoğunun sentetik olması. | Open Subtitles | عليك غسل هذه الملابس على حدة لأن معظمها اصطناعية |
Belki de sentetik DNA kullanarak gelişmiş yaşam formları geliştirebileceğiz. | Open Subtitles | بل ربما نطور أشكال حياة اصطناعية متطوره باستخدام حمض نووى مخلق |
Benim gibi sentetik ruh verilmiş, insanlarla konuşması için dizayn edilmiş bir Android. | Open Subtitles | آلي لديه روح اصطناعية مثلي، صُمم ليتواصل مع البشر. |
Ve içi zehir dolu sentetik malzemeler kullanıyor. | Open Subtitles | واستخدام مادة اصطناعية مليئة بالسموم لفعل ذلك |
Bu belki de bir e-kitap okumak için Yapay bir çeşit yol. | TED | ربما تكون هذه طريقة اصطناعية لقراءة كتاب إلكتروني |
Yıllardır, sadece hastalara Yapay uzuvlar temin ediyorduk. | TED | كنا لعدة سنوات فقط نزودهم بأطراف اصطناعية. |
Geçenlerde oluşturduğumuz, aynısını yapan Yapay bir sinir ağı göstereceğim size. | TED | سأريكم شبكة عصبية اصطناعية قمنا ببنائها مؤخراً، بنفس الأسلوب تماماً. |
Hatta bunu bir anlamda Yapay uzaylılar olarak düşünebilirsiniz. | TED | ويمكن أن تفكر بالأمر ككائنات فضائية اصطناعية بصورة أو أخرى. |
Yani, bakın -- Pamela Anderson'ın vücudunda benden daha fazla Protez var. | TED | أقصد, أشخاص مثل باميلا أندرسون لديها مواد اصطناعية في جسمها أكثر مما لدي |
Yine de Protez takmak zorunda kalacak, neden kullanışlı bir bacak vermeyelim ki? | Open Subtitles | سيحتاج إلى ساق اصطناعية على أي حال. فلما لا نعطيه قدم يستطيع أن يستفيد منها ؟ |
takma olduğunu biliyordum, çünkü 86 numarayı yaptıktan sonra karavanın altına kendim atmıştım: | Open Subtitles | عرفت أنها اصطناعية لأنني كنت قد رميتها بنفسي تحت المقطورة بعد ارتكابي الرقم 86 |
Gart birkaç tane penis imzalayacak. | Open Subtitles | غارث هو توقيعه ستعمل بعض قضبان اصطناعية. |